|
‘Bağrına Taş Basan Çınar’

Ağaç sevgisi bende hayli erken bir yaşta başladı. Köyümüz, daha doğrusu kasabamız tam bir ağaç cennetiydi. “Ağyazı”daki üzüm bağımızın etrafı meyve ağaçlarıyla doluydu. Özellikle büyük büyük kiraz ağaçları, renk renk kirazlarıyla gelene geçene tebessüm ediyorlardı. Meyveye duran dallarıyla, dallarındaki ballarıyla iştah kabartıyorlardı. Sadece kiraz ağaçları mı; dut, kayısı, vişne, armut, kızılcık ağaçları da türlü türlü tatlarıyla, gözleri okşayan manzaralarıyla insanları mutlu ediyorlardı.

Bu satırları okuyunca sadece meyveli ağaçlara muhabbet beslediğimi zannederseniz yanılgıya düşersiniz. Evet, öncelik onların olmakla beraber ben bütün ağaçlara ilgi duyarım. Özellikle çınar ağaçları insanı geçmiş zamanın dağlarına ve bağlarına – hayalen de olsa – yolculuğa çıkardığı için onlara ayrıca ilgi duyarım. Birçok tarihi şehrimiz gibi, memleketim olan Tokat da çınar zengini bir ilimizdir. Tarihi camilerin şadırvanlı avluları bu iri gövdeli, diri yapraklı asırlık ağaçlarla süslüdür. Özellikle sabah namazı çıkışlarında bu ulu ağaçlardan gelen kuş sesleri tam bir ilahi orkestrayı andırıyordu. Tokat İmam – Hatip Okulu’nda okurken bu kuş konserlerini sık sık dinlemek suretiyle kulaklarımı rahatlatmanın zevkini yaşadım. Bir gün Ali Paşa Camii’nin avlusundaki dev çınarlardan yine böyle nağmeler yükseldiğine şahit olunca -ilham gelmiş olmalı ki- “Çınar Ağacından Yükselen Sesler” başlığıyla bir de hikaye yazmıştım.

Efendim, İstanbul güzellerinden biri de tarihi çınar ağaçlarıdır, dersek doğruyu söylemiş oluruz. Evet, tarihi camiler, çeşmeler, saraylar, tekkeler, dergâhlar gibi çınarlar da bu Osmanlı başkentini süslüyorlar. Dolayısıyla onları da “İstanbul güzelleri” diye tarif ve tavsif edebiliriz. Hele tarihi meydanları, selatin camilerinin avlularını ziynetlendiren bu uzun ömürlü, asil görünümlü çınarlar tarih yadigârları olarak arz-ı endam ediyorlar.

Beşiktaş Çırağan’da 112 çınar ağacının hastalandıkları gerekçesiyle kesilmesi bu satırların yazılmasına sebep oldu. Hasta insanlar tedavi ile sağlıklarına kavuşturulduğu gibi -eğer doğruysa- hasta çınarlar için de aynı yöntemin uygulanması gerekmez miydi? Esefle ifade edelim ki İstanbul çınarları şu veya bu sebeple yok ediliyor. Hatta bazıları tamamen ortadan kaldırılmasa bile budama adı altında biçimsiz hale getiriliyor. Sultanahmet Meydanı’nın tarihi çınarlarından biri böyle bir katliâma maruz kaldı, neredeyse Alman Çeşmesi’ne kadar uzanan o güzelim dalı gövdesinden koparıldı. Selatin camilerine ait çınarların akıbeti uzun uzun anlatılması gereken bir konu olduğu için onu başka bir yazıda mevzu etmek istiyorum.

Çınar, ihtişamlı manzarasıyla edebiyat dünyamızda da yerini

aldı. Aynı isimle tarih ve edebiyat dergileri yayımlandı. Ünlü ediplerimizden Orhan Seyfi Orhon’un sahibi ve neşriyat müdürü olduğu “Çınaraltı” dergisi bu kabil yayın organlarından biridir. Başyazarlığını ünlü mizahçılarımızdan Yusuf Ziya Ortaç’ın yaptığı adı geçen dergi “Dilde, fikirde, işde birlik” alt başlığıyla yıllar boyu neşriyatını devam ettirdi.

Tarih ve kültür dünyamızın önemli bir unsuru olan çınarlar hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için Reşat Ekrem Koçu’nun hazırladığı “İstanbul Ansiklopedisi”nin yedinci cildini okumak gerekiyor. Çınaraltı kahvelerini, Emirgân Kahvehanesi, Beylerbeyi Kahvehanesi, Çengelköyü Kahvehanesi, Bulgurlu Kahvehanesi ara başlıklarıyla bir güzel bize anlatıyor. Mesela Emirgân’daki Çınaraltı Çaybahçesi’ni tanıttığı madde şu cümlelerle tamamlanıyor: “Tatlı bir Boğaz rüzgârı, derya temaşası, turunç köpüklü bir fincan kahve, tavşan kanı bir bardak çay, iyi hazırlanmış bir nargile için gitmek isteyenler, pazardan gayri günler, günün erken saatlerini seçmelidirler. Bu kahvehanenin şöhretine sebep Yahya Kemal Beyatlı’nın bir ara hemen her gün buraya gelmesi olmuştur.”

Diğer bir çınaraltı kahvesi de bir zamanlar Bayezid Camii’nin yanı başında, Sahaflar Çarşısı’nın girişinde bulunuyordu. Bu tarihi mekânı başka bir yazımda konu edindiğim için ayrıntıya girmeyeceğim. Şu kadarını söylemek isterim ki, müdavimleri daha çok kültür adamları olan bu açık hava kahvehanesi, adı geçen caminin caddeye bakan kısmında yer alan Küllük Kıraathanesi’nin bir bakıma devamıydı. Bendeniz de sık sık yolumu buraya uğrattığım için eserlerimden birine “Çınaraltında Kitap Sohbetleri” adını vermekte bir beis görmedim.

Yukarıda da belirttiğim üzere, İstanbul’un bazı tarihi camilerini, işte bu asırlık çınarlar süslüyor. Mesela Eyüp Sultan Camii’nin iç ve dış avlusunda görülen ve Fatih Sultan Mehmet’le Üçüncü Selim tarafından dikilen “asır-dîde” çınarları temaşa ederken Ebu Eyüb el-Ensari hazretlerinin ruhaniyetinin sizi sarıp sarmaladığını hissediyorsunuz. İstanbul’umuzda bazı çınarların kitabesi bile var. Mesela Kadıköy Osman Ağa Camii’nin girişindeki koca çınar bunlardan biridir ve kitabesi şöyledir:

“Bu çınarı gars eden (diken) işbu Bâbüssaâde Ağası merhum Buhûrîzâde Osman Ağa Câmi-i Şerifi imam ve hatibi es-seyyid Mehmed Âsım daileridir. Hicri: 25 Rebîülâhir 1298/Rûmi: 14 Mart 1297/ Milâdî: 1879 Yevm-i Cumartesi”

Şehrimizin ilgi çekici anıt ağaçlarından biri de, “Bağrına Taş Basan Çınar” adını taşıyor. Dört yüz yıla yakın bir süredir ayakta kalmayı başaran bu çınar, Gülhane Parkı’nın karşısında, tam yolun ortasında bulunuyor. Bu çınar bir zamanlar Zeynep Sultan Camii’nin duvarına bitişikti. Tramvay caddesi genişletilirken o da böyle ortada kaldı. Bugün gövdesindeki kocaman delikte -bir zamanlar- büyükçe bir taş vardı. Bu taş, adı geçen caminin duvarına aitti. İşte bahsini ettiğimiz çınara bundan dolayı “Bağrına Taş Basan Çınar” deniliyordu. İstanbul’un diğer çınar vak’alarını ve hikayelerini öğrenme arzusundaysanız -bir kere daha hatırlatayım- Reşad Ekrem

Koçu’yu okumanız icap ediyor.

Hüküm cümlemizle bitirelim: Kesilen her bir çınar, suyu kuruyan pınar demektir.

#Ali Paşa Camii
#Tokat
#Orhan Seyfi Orhon
2 yıl önce
‘Bağrına Taş Basan Çınar’
Ekonomik kalkınmada nitelikli işgücünün rolü
Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin kamu personeline yansıması (2)
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…(3)
Devletsizlik ve ulussuzluk
Yasa ve toplumsal meşruiyet: 28 Şubat