|
Merhum Alâeddin Yavaşca’dan hatıralar

Kaleme aldığı son derece kıymetli eserleriyle, nev’i şahsına münhasır ahlak ve karakteriyle, biyografi yazmaktaki üstadlığıyla, birbirinden güzel fıkralarıyla, konağında tertiplediği sohbetlerle ve musıki fasıllarıyla tanınan ve bilinen İbnülemin Mahmud Kemal İnal son devrin en güçlü kalemlerinden ve en renkli şahsiyetlerinden biriydi. Kültür dünyamıza büyük bir katkıda bulunan merhumun bütün bu özelliklerini ve güzelliklerini dile getirmek için yazdığım eser üç büyük cilde ulaştı. Memnuniyetle belirteyim ki, uzun zamandan beri piyasada bulunmayan birbirinden değerli kitapları da Ketebe Yayınları tarafından peş peşe neşrediliyor.

Efendim, bu girizgâhı, sözü geçenlerde Hakkın rahmetine kavuşan büyük musıkişinasımız Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca’ya ve onun İbnülemin’le ilgili hatıralarına getirmek için yaptım. Merhum musıkişinasımız da, meslektaşları olan Tanburi Selahaddin Tanur, Tanburi Necdet Yaşar, Tanburi Ali Efendi, Kemani Ekrem Karadeniz, Nevzat Atlığ gibi bir adı da “Darü’l Kemal” olan İbnülemin meclisinin müdavimiydi. İbnülemin Bey’in sohbetlerine ve musıki fasıllarına katılan 40 civarında ilim ve kültür adamıyla buluştum Nevzat Atlığ ve Necdet Yaşar beylerle beraber merhum Alâeddin Yavaşca’nın da bu büyük tarihçimizle olan hatıralarını dinledim. Yavaşca, “Kök” dergisinde konuyla ilgili bir makale yayımladığı gibi Kubbealtı Kültür ve Sanat Akademisi’nde de uzun bir konuşma yapmıştı. Hem İbnülemin Mahmud Kemal Bey’e, hem Alâeddin Yavaşca hocamıza rahmet temennisiyle bahsini ettiğim hatıraların bir bölümünü aşağıya alıyorum.

Merhum Alâeddin Yavaşca diyor ki:

“Pirimiz, üstadımız İbnülemin Mahmud Kemal’in aziz hatırasını saygıyla selamlıyorum. Altı yüz yıl boyunca edebiyatta, musıkide, mimaride, dilde, dinde, aile yapısında; minyatür, ebru, tezhip gibi el işi ince sanatlarda, çinicilikte, devlet teşkilatında, velhasıl kültürün her dalında büyük bir zenginlik taşıyan Osmanlı Devleti’nin ilim ve kültür hazinesinin son temsilcilerinin başında İbnülemin Mahmud Kemal’i görmekteyiz. Ali Emiri Efendi, Necmeddin Molla, Haydar Molla gibi değerler de yirminci yüz yıla ulaşmışlarsa da İbnülemin kadar toplumun her katında anlaşılamamışlardı.

Lise ve üniversite talebelerinden, üniversite hocalarına ve devletin önemli şahsiyetlerine varıncaya kadar her kesimden insanla ilişki kurabilen ve onları cezbedip kendisine bağlayabilmek vasfı İbnülemin şahsında taşıyordu. Âlimdi, fazıldı, şairdi. Devletin önemli görevlerinde bulunmuş, Osmanlı kültürünün her dalının dile getirildiği meclislerde yer almış, bütün günlerini değerlendirerek farklı bir formasyona erişmiştir. İşte bu İbnülemin Mahmud Kemal İnal hocaların, gençlerin ve meclisine devam etme şansına sahip olabilenlerin mürşidi makamına yükselmiştir.

İbnülemin, mahfuzatını hiçbir zaman saklamamıştır. Özel sohbetlerinde sırası geldikçe tarihe, edebiyata ve musikiye ait hatıralarını, bilgilerini ihvana anlatmaktan zevk duyar, hatta yaşanan zamanın aksaklıklarını kendine has nükteleriyle hicvederdi. Meclisi âdâb, erkân, ahlak, tarih ve Osmanlı Türk kültürünün üniversitesi mahiyetindeydi. Orada öğrenilen ilimleri hiçbir üniversite eğitiminde bulmak mümkün değildi. Efendi’nin bu paha biçilmez sohbetlerine zamanın ordinaryüs profesörleri, edipleri, kalburüstü kişileri devam ederler ve bilmedikleri birçok konuyu ilk ağızdan öğrenme imkânı bulurlardı.

İbnülemin, devlet adamlarından da büyük saygı görmüştür. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, onu sık sık ziyaret edenlerdendir. Celal Bayar Cumhurbaşkanıyken, Efendi Hazretlerini Florya Köşkü’nde bir öğle yemeğinde ağırladı. Bu davet, bir maksat taşımaktaydı. Yemeğin akabinde Bayar, ‘Üstadımız Son Sadrıazamlar adlı eserinizi tetkik ettim. Bilmediğim birçok hususta aydınlandım. Tarihe büyük bir hizmet olmuş. Sizden ricam, bir de Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanları için bir eser kaleme almayı düşünmez misiniz?’ deyince, Efendi her zamanki muzip ve manidar tebessümüyle ‘Efendim, bendeniz Son Sadrıazamlar’ı yazarken hepsini ebâenced ailelerini, babalarını, dedelerini, yani aile şecerelerini de eserimde belirttim. Başbakanları yazmaya kalkışırsam bu hususta zorlanırım. Beni bu yaştan sonra istikametimden ayırmayınız. Ve mazur görünüz.’ Bu cevap karşısında Celal Bayar kahkahalarla gülmüş, sofradakiler de bu gülüşe iştirak etmişler. İbnülemin de böylece bu emrivakiden yakayı kurtarmıştır. Bu hatıra, aynı zamanda Bayar’ın tecrübeli bir devlet adamı olduğunu, yeri geline reddedilmeye tolerans gösterdiğini ortaya koyuyor. (Bu buluşmayı teyit için ben de Celal Bayar’ı Çiftehavuzlar’daki evinde ziyaret etmiştim. Ayrıca Demokrat Parti devrinin İstanbul valisi ve belediye başkanı Ord. Prof. Dr. Fahreddin Kerim Gökay ile de röportaj yapmış, Bayar- İbnülemin buluşmasını bir de ondan dinlemiştim.)

Efendi’nin kadirşinaslığını ve merasime verdiği önemi bizzat yaşadım. Sene 1957. Efendi zatürre geçirmişti. Henüz nekâhat devrinde, 1957’nin başında ilk muayenehanemi Taksim’de açtım. Rahatsızlığı dolayısıyla kendisini ziyarete gelen Taha Toros’a, ‘Bizim Alâeddin bir muayenehane açmış. Bu çocuğun bize hem riayeti, hem de hizmeti vardır. Onu tebrik etmemiz bizim görgümüzün iktizasıdır. Hemen bir taksi tut, beni ona götür’ der. Taha Bey, sağlığını dikkate alarak bu ziyareti önlemeye çalışırsa da Üstad ısrar eder ve baskıdan yeni çıkmış olan ‘Son Hattatlar’ kitabını da yanına alarak muayenehanemi teşrif eder. Benim için büyük bir sürpriz olan bu ziyaret karşısında sağlığı yönünden üzüldüm. Fakat o büyük insanın hasta hasta beni onurlandırması, ruhumda tarifi mümkün olmayan akisler yarattı. Hele titreyen eliyle ‘Son Hattatlar’ eserini şahsıma hediye ettiğine dair güçlükle attığı imza kitaptan çok gönlümün derinliklerinde yerini buldu.

Eseri verirken ‘Alâüddin, bu kitabı kütüphanenin görünen bir yerine iliştir. Sana saadet, hayır, sağlık ve mesleğinde muvaffakiyet getirsin. Sen de yazmakta olduğum Hoş Sadâ için istediğim bazı bilgileri tez günde bana getir’ dedi. Bu ziyaretin akabinde prostat şikâyetiyle Ord. Prof. Dr. Kâzım İsmail Gürkan tarafından ameliyat edilmek üzere Cerrahpaşa’ya yatırıldığını öğrendim. Hoş Sadâ için istediği dokümanları da hastahaneye götürdüm. Bu ziyaret, kendisini son görüşüm oldu.

Onun nasıl halis bir Müslüman olduğunu gösteren bir hatırasına da değinmek isterim. ‘Son Hattatlar’ kitabının matbaaya verilerek ilk fasikülü çıkınca kitaba ait telif hakkı olan parayı kendisine vermek isterler. Efendi Hazretleri, kitabın baskısının tamamı bitmeden parayı alamam, vebal altına giremem diyerek reddeder. Ancak kitap basılıp satışa sunulduktan sonra telif parasını alır. Emeğinin karşılığını, kitabı gördükten sonra kabul eder. Haram ve helalin dersini de bu şekilde vermiş olur.”

Efendim, meraklı okuyucularıma hatırlatayım. Merhum büyüğümüz Alâeddin Yavaşca’nın hatıralarının tamamı kitabımızın ikinci cildinde yer alıyor. Ve daha nice kıymetli zevatın ilgi çekici hatıraları…

Güzel insanların komşuları da güzel olurmuş. İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Merkez Efendi Hazretlerinin yanı başındaki hazirede, Alâeddin Yavaşca Bey de Yahya Efendi Hazretlerinin bitişiğindeki kabristanda sırlandı.

Kaddesallahü sırrıhüma!..

#Alâeddin Yavaşca
#Tanburi Selahaddin Tanur
#Kemani Ekrem Karadeniz
2 yıl önce
Merhum Alâeddin Yavaşca’dan hatıralar
Toplu sözleşme memurlara neler kazandırdı?
Niyetin iki ucu
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı