|
Miraç Kandili ve Ümmühani Hazretleri

“Miraç” kelimesinin anlamı yükselmek, yukarılara çıkmak olduğuna göre yazımıza şöyle başlayabiliriz. Fahr-i Kâinat Efendimiz, mükerrem şehir Mekke’de dünyayı teşrif etti. Nurlu şehir Medine’de âhireti şereflendirdi. Şerif şehir Kudüs’te İlahi Huzur’a yükseldi. “Çöle İnen Nur”, yer yüzüyle beraber gök yüzünü de aydınlattı.

İslam tarihinde bu Yüceler Yücesine uruc etmeye “Mirac-ı Nebi” deniliyor ve Peygamberler Peygamberinin en parlak mucizelerinden biri kabul ediliyor. Cenab-ı Hakk’ın daveti üzerine vuku bulan Miraç hadisesi İslami kaynaklarda, özellikle tefsirlerde bütün ayrıntılarıyla izah ediliyor. Ayrıca sırf bu konuda muhtelif kitaplar yazıldığı da öteden beri biliniyor. Hüşyâr gönülleri daha coşkun hale getirmek için kaleme alınan Miraciyeler ise, dini edebiyatımızın renkli tablolarından birini teşkil ediyor.

Süleyman Çelebi Hazretlerinin Mevlid’inde, Miraç’la ilgili bölümde, Ümmühani radiyallahü anhanın da ismi geçiyor, Hanım sahabilerin meşhurlarından olan bu mübarek validemiz aynı zamanda Peygamberimizin yakın akrabasıdır. Ümmühani, Efendimizin amcası Ebu Talib’in kerimesi, Hazreti Ali’nin de kardeşidir. Eski İstanbul dersiâmlarından Hacı Cemal Öğüt, bu konuda yazdığı risalenin girişinde şöyle diyor:

“İslam ve Türk tarihinin meşhur simalarından ve Peygamber Efendimizin amcazadelerinden Hazreti Ali Radiyallahü anhın da ana baba bir hemşiresi, sahabiyattan Ümmühani Radiyallahü anhadır ki, Türk âlimlerinden ve şairlerinden Süleyman Çelebi merhumun yazdığı Mevlid-i Şerif manzumesinin Miraç faslında ismi geçen bu büyük İslam kadınının tercüme-i hali ve menakıb-ı aliyeleridir.”

“Ol hümâyûn-baht ol kadri yüce

Ümmühânî hânesindeydi gice”

Ümmühani hazretlerinin Miraç mucizesiyle olan alakasını ve diğer bazı özelliklerini adı geçen hocamızın bu küçük, fakat çok değerli eserinden iktibas ederek aşağıya alıyorum.

Sultan-ı Enbiya Efendimizin Miraç mucizesi Hicretten on sekiz ay önce vuku bulmuştu. Ümmühani diyor ki: Resul-i Ekrem bir gece – Allahü alem Receb-i Şerif’in yirmi yedinci gecesi – benim evime teşrif buyurmuşlardı. O zaman Ümmühani’nin evi, Ebu Talib Mahallesi denilen yerde idi. Şimdi o yer, Harem-i Şerif mescididir. Hz. Resul gece ibadetini yaptı. Namazını kıldı ve yattı. Biz de yatıp uyuduk. Sabah olunca Resulullah bana: “Ya Ümmühani! Ben bu gece Rabbime ibadet ettikten sonra yattım, uyudum. Gece yarısı beni uyandırdılar. Burak’a bindirildim. Kudüs’teki Mescid-i Âksa’ya vardım. Daha sonra Semâvâta, Beyt-i Mâmur’a, Levh-i Mahfûz’a, Sidre-i Müntehâ’ya, Arş-ı Âlâ’ya, Kabekavseyn-i ev Ednâ’ya çıktım. Şimdi sabah ibadetini sizinle beraber eda ettim” diyerek Miraç mucizesini bana anlattı.

Hakk’ın emri ile ol Sultân-ı din

Ümmühânî evine geldi hemin

Sonra gidip, dışarıdaki kimselere bunları, yani bana söylediklerini beyan ve ilan etmek üzere kalktı. Ben derhal -Peygamber’in beyaz ve güzel giyinmiş – entarisinden çektim. Ve: “Ey Allah’ın Nebisi! Sakın, bana bu söylediklerini herkese söyleme. Sonra seni tekzip ederler. Ve sana eza ederler” dedim. Bundan anlaşılıyor ki, Ümmühani’nin kendisi Peygamberin ifadesini kabul ve tasdik etmiştir. Resul-i Ekrem bana cevaben: “Ya Ümmühani! Rabbime yemin ederim ki ben bunları halka söyleyeceğim. Ben bunları ilan etmekle mükellefim” buyurdu. Ben Peygamber hazretlerinin ahlakını, yani hiç kimseden perva etmediğini bildiğim için Habeşi cariyeme emir verdim. “Git, bak. Halk, Hz. Peygambere nasıl muamele edecek?” dedim. Fahr-i Âlem çıktı. Miraç mucizesini herkese ilan etti. Halkın bir kısmı tasdik etti, bir kısmı ise reddetti.

Cemal Hoca, Miraç mucizesini rivayet eden diğer sahabilerin de isimlerini sıraladıktan sonra Mekke’nin fethinde Resul-i Ekrem’in Ümmühani’nin evinde yemek yemesini ise şöyle anlatıyor:

Taberani, Abdullah b. Abbas’dan rivayet etmiştir. İbn-i Abbas dedi ki: Mekke’nin fethedildiği günlerdeydi. Bir gün Fahr-i Âlem hazretleri, Ümmühani’nin evini teşrif edip, “Ya Ümmühani! Biraz yiyeceğin var mı?” diye sordu. Ümmühani dedi ki: “Bir iki kurumuş et parçası var amma, ben onu size takdim etmeye utanırım” Resulullah, “Onları bana getir!” buyurdu. Ümmühani gitti, getirdi. Resul-i Ekrem, o kuru et parçalarını su ile güzelce ıslatıp kabarttı, biraz da üzerine tuz ekti. Sonra tekrar sordu: “Ümmühani! Başka bir katığın var mı?” Ümmühani, “Biraz sirke var” deyip gitti, sirkeyi de getirdi. Hz. Resul o ıslanmış ve kabarmış etlerin üzerine biraz da sirke döktü ve yedi. Cenab-ı Hakk’a hamd ederek hayır duada bulundu. Ve: “Ya Ümmühani! Sirke ne güzel katıktır. Bir evde sirke bulunursa o ev halkı fakirlik ve zaruret görmez!” buyurdu.

Cemal Hoca, adı geçen kitabında, bu naklettiklerimin dışında konuyla ilgili daha bir çok bilgi veriyor. Tabii, ilk önce annesi ve babası başta olmak üzere aile fertlerini tanıtıyor. Efendimizin yengesi Fatıma’ya gösterdiği hürmeti dile getiriyor. Ümmühani’nin hicret edemeyişinin sebebini açıklıyor. Duha namazı hakkında Ümmühani’nin rivayetini naklediyor. Oruç hakkında Peygamberimize yönelttiği sorudan bahsediyor. Koyun besleme konusunda tavsiyede bulunduğunu anlatıyor. Müslümanlığını niçin gizlediği konusunda açıklamada bulunuyor ve son olarak şunları söylüyor:

Mevlid-i Şerif okunurken Miraç bahsinde iki yerde Ümmühani Radiyallahü Anha’nın ismi geçince “Radiyallahü Anha” diyerek tarziyede bulunmak gerekir. Bu vesileyle aziz ruhuna Fatiha okunmasını rica ederim. Bu, hepimize bir borçtur. (Not: Hüseyin Vassaf Efendi’nin Gülzar-ı Aşk isimli o muazzam eserinde konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgiler ve son derece ilgi çekici menkıbeler bulunuyor.)

Efendim, bu gece idrak edeceğimiz Miraç Kandili hepimizin kurtuluşuna vesile olsun!

#Miraç Kandili
#Kudüs
#Süleyman Çelebi
2 years ago
Miraç Kandili ve Ümmühani Hazretleri
Rabbine hasım kesilen insan!
Sosyal çürüme yazıları 8: Sıkıntı yok cumhuriyeti
Belirsizlik ‘algılamayı’ öldürür
Reisi’nin manidar ölümü
İran bu sancılı günleri nasıl atlatacak?