|
Galatasaray Lisesi ve Gül Baba Türbesi

İstanbul’un en eski eğitim kurumlarından biri olan Galatasaray Lisesi’nden ne zaman söz edilse muhakkak “Batı’ya açılan pencere” olduğu vurgulanır. Halbuki tarihi liseyi, “Işık Doğu’dan Gelir” sloganına gönülden bağlı iki mübarek insan birlikte kurmuştur. Bunlardan biri “veli” lakabıyla anılan Sultan İkinci Bayezid’dir, diğeri de “Gül Baba” isimli bir Allah dostudur. Konuyu daha açıklığa kavuşturmak için, padişah maddi anlamda bânisi, Gül Baba da manevi kurucusudur da diyebiliriz.

Söz, bu lisenin tarihçesine gelince konuşanlar veya yazanlar -ne hikmetse- her iki isimden de hiç bahsetmezler. Edenler de ya eksik anlatırlar yahut isimleri birbirine karıştırırlar. Bunun son örneğine geçen hafta Sabah gazetesinde rastladım. Sayın Hıncal Uluç’un “Galatasaray Lisesi kurucusu Gül Baba’nın Budapeşte’deki türbesi iki ödül kazandı” başlıklı yazısı dikkatimi çektiği için sonuna kadar okudum. Yanlışlık daha başlıkta kendini gösteriyor. Hıncal Uluç, girişte şöyle diyor. “Gül Baba, ülkemizin gururu, Batı’ya açılan ilk penceresi, bugüne dek nice efsaneler yetiştiren Galatasaray Lisesi’ni II. Bayezid devrinde kuran adamdı.”

Yazarımız daha sonra Gül Baba’yı, bize şu cümlelerle tanıtmak istiyor: “Gül Baba, Osmanlı padişahlarıyla Avrupa’ya gerçekleştirilen seferler sırasında Osmanlı ordusuna eşlik eden bir Bektaşi dervişidir.”

Yukarıda da belirttiğim üzere Gül Baba, Galatasaray Lisesi’nin gerçek kurucusu değil, padişahı böyle muazzam bir teşebbüse sevk eden o devrin gönül sultanlarından biridir. Ayrıca türbesi Budapeşte’de bulunan Gül Baba ile Galatasaray Lisesi’nin manevi bânisi Gül Baba’nın -isim benzerliğinden başka- hiçbir ilgisi yoktur. Biri İkinci Bayezid devri, diğer Kanuni dönemi ermişlerindendir. Bu vesileyle belirtmek isterim ki, “Memleketimizde tanınmış üç Gül Baba vardır. Bunlardan birincisi Edirne’de medfundur. Halk arasında ‘Göl Baba’ diye anılır. Cevri Tarihi’nde bu zata ait malumat vardır. Kendisi Fatih Sultan Mehmed devrine yetişmiş ve İstanbul’un fethine iştirak etmiştir. Sonra Edirne’ye dönmüş ve oraya yerleşmiştir. Türbesi Karacaköy’de harabe halindedir.

İkinci Gül Baba, İkinci Bayezid ile görüşen ve bahse konu olan, Galatasarayı Mektebi’nin kuruluşunda mühim rolü olan zattır. Üçüncü Gül Baba da, Macaristan’da, Budin şehrinde gömülüdür. Türbesi Tuna nehri kıyılarına yakındır. Bu türbenin Kânûnî Sultan Süleyman devrine ait olduğu zannediliyor.” (Galatasaray Tarihi: Fethi İsfendiyaroğlu, c.1 İst. 1952)

Galatasaray Lisesi’nin eski müdürlerinden biri olan Fethi İsfendiyaroğlu 583 sayfalık büyük boy kitabında vak’anüvis tarihlerinden ve daha başka arşiv belgelerinden yola çıkarak Gül Baba’yı bize yakından tanıtıyor. Bunların dışında, Milli Eğitim tarihiyle ilgili kitap yazanlardan bazıları da sözünü ettiğimiz Gül Baba hakkında bilgi veriyor. Mesela eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Âli Yücel, “Türkiye’de Orta Öğrenim” adıyla 1935’de yayımladığı eserde, Galatasaray Lisesi’nin 1481’de II. Bayezid tarafından şimdiki yerinde kurulduğunu yazıyor, Gül Baba’dan da bahsediyor. Padişahın bu mübarek ihtiyarla konuştuğunu, sohbetinden çok hoşlandığını belirtiyor. Biliyor musunuz, Gül Baba, daha sonra kurulmasına vesile olduğu bu mektebin hocalığına da getiriliyor.

Gül Baba’nın, Galatasaray Lisesi’nin hemen yanı başındaki türbesine gelince, bu konuda en sağlam bilgiler görsel malzemeyle birlikte rahmetli Ziyad Ebüzziya’nın “Galatasaray Tarihçesi” isimli kitabında bulunuyor. Unutmadan söyleyeyim, diğer en güvenilir isimlerden biri de, merhum İhtifalci Ziya Bey’dir.

Bu yazıyı okuduktan sonra, ziyaret etmek isteyen değerli okuyucularım için tarif edeyim. İstiklal Caddesi’nden Taksim’e doğru yürürken caddenin sağında bulunan Galatasaray Lisesi’nin önüne gelince duruyorsunuz. Liseyi solunuza, Yapı-Kredi Yayınları’nı sağınıza alıp Tophane’ye götüren caddeye giriyorsunuz. Beş on dakika yürüdükten sonra sağınıza dönünce Gül Baba, türbesinden size gülümseyecektir.

Ziyad Ebüzziya, 1930 tarihli türbeye ait resmin altına şunları yazmış:

“Gül Baba’nın mezarı üstü açık bir türbe bahçesinde, kubbe biçimi demir süslemeli, demir parmaklıklar içinde korunuyordu. Ecdada karşı gösterdiğimiz kayıtsızlık ve umursamazlık neticesi, devletin de, Galatasaray camiasının da ilgisizliğinden yararlanan uğursuzlar, bu parmaklıkları söküp çalmışlar ve mezarı cascavlak bırakmışlardır. Galatasaray’ın bu muhterem manevi kurucusunun ve ecdadının mezar taşı, Galatasaray’ın çeşit çeşit kuruluşları ve zenginlerinin değil de, Tomtom Mahallesi’nin fakir halkının himmeti sayesinde, çalınıp emsali gibi mermer mozaikçilerine satılmaktan kurtulabilmiştir. Yine aynı Tomtom Mahallesi’nin fakir, fakat gönlü zengin halkı, Gül Baba’nın türbesinin, hacet penceresinin demir parmaklıklarını yapma renkli güllerle süslemektedirler. Gül Baba Galatasaray Eğitim Vakfı’nın bir gün, kendisini de hatırlamasını beklemektedir.”

Gül Baba’nın gülleri sarı ile kırmızı

Bundan beşyüz yıl evvel doğdu irfan yıldızı

Türkiye’nin Batı’ya açılan penceresi

Adını dünya bilir, Galatasaray Lisesi

Emekli Yargıtay 4.Ceza Dairesi

Başkanı: Demir Dâî

#Galatasaray
#Lise
#Gül Baba
4 yıl önce
Galatasaray Lisesi ve Gül Baba Türbesi
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...