|
Süleyman Demirel’in okuduğu kitap

Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ölümünün beşinci yıl dönümü dolayısıyla Demirel Vakfı bazı gazetelere tam sayfa ilan verdi ve ertesi gün bir takım köşe yazarları konuyla ilgili görüşlerini dile getirdiler.

Şimdi siz de başlığa bakıp benim de siyaset yazacağımı zannetmeyiniz. Hayır, öyle bir şey yapmayacağım, sadece bu ünlü siyasetçimizin, bir zamanlar okuduğu çok önemli bir kitaptan bahsedeceğim. Muhtemel sorunuzu cevaplandırmak için peşinen söyleyeyim. Tabii ki, Demirel’in hangi kitapları okuduğunu bilmem mümkün değil. Ancak aşağıda adını vereceğim tarihi eseri, büyük bir zevkle incelediğini kendisi söylediği için biliyorum.

Bilindiği gibi, 12 Eylül 1980 askeri darbesi olunca Kenan Evren ve arkadaşları ilk iş olarak, diğer siyasi liderlerle birlikte Süleyman Demirel’i de Zincirbozan’a gönderdiler ve orada gözetim altına aldılar. İlk zamanlar gazeteciler dâhil, yanlarına kimse sokulmadı. Ancak ilerleyen zamanla birlikte sıkıyönetim biraz gevşetilmiş olmalı ki, artık gazetecilerin röportaj yapmalarına izin verildi. Galiba Yavuz Donat’ın kendisiyle yaptığı bir röportajı ben de ilgiyle okumuştum. Röportajda iki soru-iki cevap dikkatimi çekmişti. Birinci soru: Siyasi rakibiniz Ecevit’le aynı mekânda ve konumdasınız, kendisiyle hiç görüşüyor musunuz? Cevap: Sayın Ecevit’le tek ortak yönümüz var. O da, ikimiz de aynı denize bakıyoruz. Diğer soru da şöyle: Bugünlerde hangi kitapları okuyorsunuz? Cevap: İbnülemin Mahmud Kemal’in “Son Sadrıazamları”nı okuyorum. Bakın, bu çok mühim bir eser.

Efendim, bilindiği üzere, Osmanlı idare sisteminin iki numaralı temsilcisi olan “sadrıazam”ın Cumhuriyet devrindeki adı “Başvekil” veya “Başbakan”dır. Süleyman Demirel de ünlü bir başbakan olduğuna göre, o tutukluluk günlerinde böyle bir eseri okuyarak iyi bir seçim yapmıştır, diyebiliriz.

Son Osmanlı sadrıazamları hakkında merhum Mehmed Zeki Pakalın gibi, daha başka tarihçiler tarafından da eserler kaleme alınmış olmakla birlikte bunların hiçbirisi İbnülemin’in külliyatıyla kıyaslanmaz. Bu üstünlüğün daha iyi anlaşılabilmesi için eser ve müellifi, daha doğrusu müverrihi hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum. Büyük tarihçi, edebiyatçı ve kitabiyat bilgini merhum İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın bir numaralı bu eserinin asıl adı “Kemalü’s - Sudur”dur. Milli Eğitim Bakalığı’nca yayımlanmasına karar verildiği sırada adı değiştirildi ve “Osmanlı Devrinde Son Sadrıazamlar” oldu. Hakkını yemeyelim, devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, sadece bu sadrıazamlar külliyatını değil, üstadın “Son Asır Türk Şairleri”, “Son Hattatlar” ve “Son Bestekârlar-Hoş Sada” gibi her biri sahasında kaynak özelliği taşıyan eserlerini de Türk irfanına kazandırmak için büyük çaba harcadı. Hâlbuki mütefekkir olduğu kadar mütedeyyin bir insan olan İbnülemin’in isimlerini zikrettiğim bu eserlerinde öyle cümleler var ki, o devrin insanlarınca, kolay kolay hazmedilmez. Yani, İbnülemin İslami kimliğinin yansımalarını ustaca ve büyük bir cesaretle satır aralarına yerleştirmeyi başarmıştır. Eserler okunursa, ne demek istediğim daha kolay anlaşılır. Said Halim Paşa’nın fotoğrafının altındaki yazı bile bunun için yeterli olabilir.

2193 sayfalık “Son Sadrıazamlar” devrin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın da dikkatini çekmiş olmalı ki kendisiyle görüşme arzusu duyuyor. Bir gün merhum Menderes’le birlikte İstanbul’a gelince, Florya Deniz Köşkü’nde bu görüşme gerçekleşiyor. Devrin İstanbul Belediye Başkanı ve aynı zamanda valisi olan Ord. Prof. Dr. Fahreddin Kerim Gökay’ın -bütün itirazlarına rağmen- üstadı Mercan’daki konağından alıp Florya’daki köşke nasıl götürdüğünü bizzat dinledim. Bu mülakat, Gökay’ın, İstanbul Valiliği’nin yanı başındaki, “Ord. Prof. Dr. Fahreddin Kerim Gökay Vakfı”nda gerçekleşti.

Köşk’te yemekten sonra kahveler içildiği sırada Celal Bayar: “Efendi, ‘Son Sadrıazamlar’ını büyük bir zevkle okudum. Hakikaten çok güzel yazmışsınız. Bir de Cumhuriyet devri devlet ricalini anlatan bir eser kaleme alsanız ne iyi olur?” Cesareti ve pervasızlığı ile de tanınan, hatta sevilen İbnülemin, Celal Bayar’a cevaben: “Beyefendi, evet, ben son Osmanlı sadrıazamlarını yazdım. Ama daha önce onları merhum babam Seyyid Mehmed Emin Paşa sayesinde yakından tanıdım, bazılarının konaklarında bulundum, bir kısmının maiyetinde çalıştım. Hâlbuki yenileri tanımıyorum. (Tabii tecahül-i ârifanede bulunuyor) Hem yenilerin yazılacak neyi var ki?” dedikten sonra asıl vurucu cümle olarak şöyle diyor:

- Efendim, eskiden bir kimse sadrıazam olmadan evvel silsile takip ederdi. Sırasıyla vali, nazır, vezir, sonra da sadrıazam olurdu. Şimdi öyle mi? Bakıyorsunuz, ne idüğü belirsiz bir adam milletin başına geçiyor, âlimi, ulemayı ayağına çağırıyor.

Celal Bayar ve arkadaşları değil tepki göstermek, kahkaha atmaktan kendilerini alamıyorlar. Bendeniz, Celal Bayar’ı da Çifte Havuzlar’daki evinde ziyaret etmiş, İbnülemin’le ilgili hatıralarını dinlerken bu hadiseyi teyit ettirmiştim.

#Süleyman Demirel
#Celal Bayar
#Mehmed Emin Paşa
#Osmanlı Devleti
4 yıl önce
Süleyman Demirel’in okuduğu kitap
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle