|
Neden herkes bize düşman baba?

Üniversite yılları… Arkadaşlarla Süleymaniye civarındaki sohbeti uzatmış Cevizlibağ’daki Atatürk Öğrenci Sitesi’ne gece yürüyerek geliyoruz. Ertesi gün 1 Mayıs… Fındıkzade’yi geçtik, güvenlik güçleri durdurdu. Kimlik kontrolü yapacaklar. Ben en önde olduğum için ilk uzattım nüfus cüzdanımı. Feneriyle önce elimdeki kitaplara sonra kimlik kartıma baktı memur arkadaş ve sordu, “Hepsi arkadaşın mı?” “Evet” dedim “Geç kaldık yurda gidiyoruz, öğrenciyiz.” “Tamam geçin, dikkatli olun” dedi. Diğer arkadaşların kimliklerine bakmaya gerek duymadan. Arkadaşlar takıldı “nedir özelliğin” der gibi ben de “Doğum yeri Trabzon Çaykara olunca böyle oluyor” dedim…

O gün “çoğunluk” olmanın keyfini çıkarmıştım. “Olağan şüpheli” olmamanın, siyasal olarak değilse de toplumsal anlamda, sokakta iktidar olmanın. Memurluk sınavına girdiğinde yanına soru işareti konulmayacak olmanın, kız istemeye gidildiğinde veya gelindiğinde “Ama şuralılarmış”, “ama şeylermiş” çekincelerine muhatap olmamanın vesaire vesaire…

Aradan çok zaman geçmedi birkaç gün sonra bir Trabzonspor maçı öncesi ve sonrası yazılı ve görsel medyayı takip ederken ise tam tersine memlekette “öteki” olmanın ne olduğunu gördüm. Başka camialarla ilgili cümle kurarken son derece hassas ve anlayışlı olan medyanın, konu Trabzonspor olduğunda nasıl özensiz, nasıl yenilmesi doğal olan, nasıl ne kadar başarılı olursa olsun asla iktidar olamayacak olduğu gerçeğini yani Türkiye’de hem az olup hem de özne olma talebinin bulduğu karşılığı gördüm, yaşadım, hissettim…

Trabzonspor eski başkanlarından Mehmet Ali Yılmaz’ın, bordo-mavili takımın en başarılı olduğu, herkesin gıpta ile baktığı yıllarda seçilmeden önce kurduğu “Trabzonspor’u, Fenerbahçe gibi yapacağım” cümlesini ilk okuduğumda çok şaşırmış ama çok sonraları anlamıştım. Sokakta iktidar olmak başka bir şey…

Geçtiğimiz hafta şahit olduğumuz MHK kararı sonrası ortaya çıkan tabloyu bu gözle düşünmek lazım sanki. Çok eskiden tanıdığım sevgili Gamze Bal’ın sosyal medyada sıraladığı reddiyeleri kısmen haklı bulsam da asıl meselenin çok daha derin ve sosyolojik olduğunu düşünmek daha gerçekçi bence. Bu konuda yine çok eskiden Trabzonspor üzerine sohbetlerimiz olan sevgili Can Kakışım hocanın geçtiğimiz aylarda Birikim dergisinde yayınlanan denemesi de meseleye giriş için ilham verici diye düşünüyorum. İletişim veya sosyoloji alanında akademik çalışma yapmak isteyenler için bakir bir konu bu.

Kariyeri boyunca gördüğü onca şeyden şüphelenmeyen ama Trabzonspor’un rakiplerine neredeyse toplamda 100 puan fark attığı bir sezonda, Trabzonspor’la hiç alakası olmayan bir MHK kararını “şaibe” emaresi olarak gören ve dahası bunca yıldır kendini merkezde ve tarafsız olarak konumlayan saygın isimlerin körü körüne bir Trabzonspor düşmanlığı yaşadığını düşünmek zul geliyor. Mesele üç büyük İstanbul takımı olduğunda gösterilen özenle, mesele Trabzonspor olduğunda takınılan umursamaz tavır Trabzonspor’a özel değil gibi. Olsa olsa ülkede herkesin bir gün çoğunluk konforu yaşamak istemesi ve ötekine çakmanın dayanılmaz hafifliğini hissetme arzusu olmalı bu. Ve böyle bakınca ülkede politik zannettiğimiz birçok sorunun aslında sosyolojik olduğunu görmek mümkün sanki… “Türkiye bir bekleme odası” ve gerçekten de herkesin “sırası geliyor.” Marifet sıra size geldiğinde ötekini anlamaya çalışmak aslında. Ve ben genelde futbola, özelde Trabzonspor’a; bana böyle düşünmeyi öğrettiği için bile çok şey borçluyum…

Not: Konu ile alakalı düşüncelerinizi erdalhos@sakarya.edu.tr adresine beklerim. Her maile cevap yazılmasa da hepsinin dikkatle okunacağından emin olabilirsiniz.

#Süleymaniye
#Trabzon
#Çaykara
#Mehmet Ali Yılmaz
٪d سنوات قبل
Neden herkes bize düşman baba?
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu