|
Oyun da bizim hatıralar da

1985 Eylül"üydü... Hayat yeni yeni normale dönüyordu. Köye gelen jandarma cipinin babamızı alacağı korkusu yaşamıyorduk artık mesela… Cumartesi günleri Türk Sineması, Pazar günleri "kovboy sineması" seyrederdik. Ama en çok futbolu, futbolun içinde ise en az Fenerbahçe"yi seviyorduk yalan yok. Trabzonluyduk biz; doğal olarak da Trabzonsporlu. Radyodan maçlarını dinlerken veya televizyondan "özet görüntülerini" seyrederken Trabzonspor"un, aslında sadece futbol seyretmiyorduk. Trabzonspor, neredeyse 1000 km uzakta olduğumuz memlekete götürürdü bizi her hafta. "Mikrofonlarımız Trabzon"da" dediğinde spiker, yüreklerimiz de giderdi Trabzon"a; bir yayla havası almış gibi olurduk...

En çok futbolu en az Fenerbahçe"yi seviyorduk yalan yok... Tam anlamıyla rakibimizdi Fenerbahçe. Biz, kendi yetiştirdiği futbolcularla şampiyonluklar yaşayan mahallenin fakir ama çalışkan delikanlısı, Fenerbahçe ise parasıyla istediği futbolcuyu transfer eden zengin ve gururlu bir takımdı. Babam öyle diyordu biz de öyle inanıyorduk...

Yine de 1985"in Eylülünde, radyonun başına oturduğumuz o anda, hemen anlayıvermiştik babamın ( ve dolayısıyla bizim) o günlüğüne Fenerbahçeli olduğumuzu. Maçı televizyon mu vermiyordu yoksa mutat elektrik kesintilerinden birini mi yaşıyorduk hatırlamıyorum. Ama radyonun başında, sırtımızda neredeyse tüm yaz giyilmekten eskimiş bordo mavi fanilalar, gönlümüzde bir günlüğüne Fenerbahçe olduğundan eminim.

"İşimiz çok zor" diyordu babam; rakip Giresse"li Tigana"lı Bordeaux... Olsun, futbol en çok umut etmekti ve biz yine umut ediyorduk. Derken maçın başında Selçuk"la öne geçmez mi Fenerbahçe? Sonra onlar attı, sonra yine "biz" ve sonra yine onlar... Son golü Hüseyin attığında ise 3 Trabzonsporlu, köy lojmanının küçücük odasına sığmaz olduk sevinçten; ben, babam ve kardeşim...

Babamı çok erken yaşta tıpkı 3. Golün kahramanı Hüseyin gibi kanserden kaybettik. Kardeşimi ise Karadeniz"in dalgaları aldı daha üniversite çağında... Fenerbahçe ne zaman Avrupa maçına çıksa ben 1985" e giderim anlayacağınız...

Yarın yine Fener"in Avrupa kupası maçı var, ama biliyoruz ki memleketin 4 bir yanındaki Trabzonsporluların çok azı Kanarya"nın atacağı gollere sevinecek. Tıpkı önümüzdeki hafta Fenerbahçelilerin çok azının "Fırtına"nın atacağı gollere sevineceği gibi... Şart mıdır sevinmeleri? Değildir elbette; lakin hiç değilse birbirimizle futbol sohbeti yapabiliyor olsaydık keşke. Aradan geçen zamanda neler yaşandığını herkes biliyor. Benim asıl hatırlatmak istediğim ise gelinen noktanın müsebbibi, çocuklarıyla maç seyreden ne Fenerbahçeli ne de Trabzonsporlu babalar değil. Eminim ki oyunu bu hale getirenler mecbur kalmasalar futbol falan da seyretmezler.

Not:
Kısmetse haftada iki gün bu sayfalarda olacağım bundan sonra. Beklerim efendim...
11 yıl önce
Oyun da bizim hatıralar da
Kulüpler neden yabancı sermayeye satılıyor? (2)
İslamî görüş
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı