|
Çağdaş İslam siyaset düşüncesi çalışmalarında İsmail Kara

İslam siyaset düşüncesi, çağdaş dönemde önemli tartışmalarla varlığını sürdürüyor. Osmanlının son yüzyılında yeni kavramlarla, yeni perspektiflerle ve yeni kırılmalarla karşılaşıyor. Modern siyaset düşüncesi ile karşılaşıyor. Ondan etkileniyor, ama aynı zamanda onu yorumlayarak kendisine uygun yeni bir siyasi söylem geliştiriyor. Parlamento, meclis, meşrutiyet, demokrasi, şura vb. kavramlar etrafında siyasal eşitlik, siyasal katılım ve siyasal otorite yeniden tanımlanmaya başlanıyor.

İsmail Kara, bu konular etrafında önemli araştırmalar yapan ve kitaplar yazan bir akademisyen ve düşünce adamı. İslamcıların Siyasi Görüşleri adıyla basılan (1994) doktora çalışması Hilafet ve meşrutiyet ana başlıkları altında birçok siyasi kavrama ve meseleye eğiliyordu. Şimdi bunun devamı olarak ikinci cildi Dergah Yayınları’nda basıldı (2019). Bu cilt hürriyet, müsavat ve uhuvvet konularına yoğunlaşıyor. İslamcılık etrafında modernite ile beraber İslam siyaset düşüncesinin arkeolojisini yapıyor. Kavramları, etkileşimleri, çalışmaları ve siyasal motivasyonları ele alıyor. Çağdaş İslam siyaset düşüncesinin İslamcılık temelinde ortaya koyduğu düşünceleri araştırıyor. Burada iki önemli boyut belirginlik kazanıyor. Birincisi, bu siyaset düşüncesinin Batı modernliğinin etkisiyle beraber nasıl var olduğunu gösteriyor. İkincisi, klasik İslam siyaset düşüncesinden kopuşu, ayrışmayı ve farklılaşmayı anlatıyor.

Özellikle İslamcıların Siyasi Görüşleri’nin ikinci cildine yazılan 104 sayfalık giriş çok dikkat çekici argümanlar içeriyor. “Giriş: Hilafetten İslam Devletine Çağdaş İslam Siyasi Düşüncesinin Ana İstikametleri ve Problemleri” adını taşıyor. Bir bakıma çalışmalarının perspektifini ortaya koyuyor. Burada çağdaş İslam siyaset düşüncesine ciddi eleştiriler yöneltiyor ve yine Osmanlı/Türk diyarının bu konuda merkez olma özelliğini kaybetme (kaybettirme) boyutuna vurgu yapıyor. Birinci hususta çağdaş İslam siyaset düşüncesinin hukuk üzerinden laikleştiğini ileri sürüyor. Ulema ve meşayihin çeşitli metinleriyle bunu desteklediklerini söylüyor. Müsavat tezi aracılığıyla “sekülerleşme alanı açıldığını” ifade ediyor( İkinci cilt, s.33).

İsmail Kara, çağdaş İslam siyaset düşüncesinin moderniteden etkilendiğini ve klasik İslam siyaset düşüncesinden bazı bakımlardan ciddi manada koptuğunu ve ayrıştığını ileri sürüyor. Örneğin ”Milli İslam Devleti” (ona ait bir kavram, ulus devlet dememek için tırnak içinde milli’yi kullanıyor, çünkü millinin o yıllarda dini manası da var) tezinin bu çerçevede doğduğunu göstermeye çalışıyor. Ona göre Said Halim Paşa, Milli İslam Devleti fikrini örtük bir biçimde gündeme getiriyor. İslam’da Teşkilat-ı Siyasiye risalesini bunun için yazıyor. Paşa, doğrudan ne hadise, ne Kurana, ne de başka bir İslami kaynağa atıfta bulunuyor. Milli İslam Devleti, klasik dönem İslam siyaset düşüncesinden tamamen apayrı bir yaklaşımdır. Çünkü klasik İslam siyaset düşüncesinde tabi olunan fert, cemaat veya toplum değil doğrudan tek kişi olan Halifedir. Kara, bu yaklaşımlarıyla klasik dönem İslam siyaset düşüncesini İslam siyaset düşüncesi ile özdeş kabul ediyor. Modernleşme ile beraber yapılan yeni İslam düşüncesi kavramlarını, perspektiflerini ve yaklaşımlarını ise Milli Devlete giden yol olarak görerek tamamen apayrı bir tez kabul ediyor. Nitekim bu analizinin sonucunda “Hilafetin ilgası süreci İslam Devleti fikrini harekete geçirmiş ve mümkün kılmıştır” ( s.56) kanaatine varıyor. Hakikaten çok önemli bir önerme bu. Acaba hilafet kalktığı için mi İslam Devleti tezi ortaya çıktı, yoksa Kara’nın ortaya koyduğu bu argümanda olduğu gibi hilafetin ilgasının süratlendirilmesi için mi İslam Devleti fikriyatı geliştirildi?

İslamcıların Siyasal Görüşleri’nin bahsettiğimiz giriş kısmında ileri sürülen çok önemli bir yaklaşım da çağdaş İslam siyaset düşüncesinde İstanbul’un var olan merkezciliğin yerinden edilmesidir. Kara, 1920 yılından itibaren oryantalistlerin çalışmalarında “merkezi yerinden etme siyaseti” uyguladığını söyler. Çağdaş İslam siyaset düşüncesini çalışan yazarlar ve araştırmacılar Hindistan, Mısır, İran, Pakistan gibi ülkeler öne çıkarılır. Hamit İnayet’in Çağdaş İslami siyasi Düşünce adlı eseri bunun tipik bir örneği. Burada ne Türkiye var ne de İstanbul( s.60). Daha da önemli bu merkez kaydırmayı Türkiye’dekiler dahil İslamcılar da zaman içinde benimsiyor. Çok haklı ve yerinde bir tespit bu. Adeta Osmanlının tasfiyesi kadar onunla beraber doğan yeni İslam siyaset düşüncesi de tasfiyeye uğruyor.

İsmail Kara, Osmanlı son dönemi ve Birinci Meclise giden sürecin tarihsel bağlamında doğan çağdaş İslam siyaset düşüncesi üzerine önemli bilgiler veriyor, analizler, eleştiriler ve tartışmalar yapıyor. Bizi yeni tartışmalara ve çalışmalara davet ediyor. Hilafet ve İslam devleti, modernite ve İslam siyaset düşüncesinin pratik alanı olan son Osmanlı siyasal fikir hayatı ve kurumsal yapısını irdeliyor. Çağdaş Türk düşüncesinde İslamcılık fikriyatının kavramsal ve düşünsel arayışlarındaki zenginliği sunuyor. Kara, bu çalışmasıyla klasik İslam siyaset düşüncesini ciddi bir şekilde hesaba katarak önemli kritikler getiriyor. Çağdaş dönem İslam siyaset düşüncesinin doğuşunu ve İstanbul’un buradaki öncü rolünü gösteriyor. Bugün bu çizginin nasıl sürdürülebileceğine dair de fikirler geliştiriyor.


#İsmail Kara
#İslam
#Düşünce
il y a 4 ans
Çağdaş İslam siyaset düşüncesi çalışmalarında İsmail Kara
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle