|
Fransa’nın seküler Katolik Cumhuriyeti

Fransa seküler Katolik bir cumhuriyettir. Katolik, evrensel hakikat demek. Bu evrensel olan hakikati kabul etmek zorundasın. Yoksa onunla yaşayamazsın. Nitekim bütün ortaçağ Avrupası Katolik’ti. Bunun dışında yer alan bir mezhep yoktu. Çünkü ona hayat hakkı verilmiyordu. Nitekim Katolikler Endülüs’ü işgal ettikleri zaman hem Müslümanlara hem de Yahudilere üç seçenek sundular. Ya Katolik olacaksınız, ya öleceksiniz ya da buradan gideceksiniz. Katolikliğin varlığında dini çoğulculuk yoktur. Bunun uzantısı olarak Avrupa’da da dini çoğulculuk yaşanmadı. Oysa aynı dönemlerde Osmanlı Devleti, farklı Müslüman mezheplerle ve farklı dini toplumlarla beraber yaşıyordu. Hatta Endülüslü Yahudilere de kucak açtı. İstanbul’da son mübadele olduğunda, nüfusun %48’i Gayri Müslimlerden oluşuyordu. Müslüman devletlerin klasik çağında çoğulcu bir dini ortam vardı. Bu toplumsal yapı asırlarca devam etti.

Fransa laicite’si modern dönemde kiliseye savaş açtı. Kanlı bir çatışma yaşandı. Kilisenin evrensel hakikat rolünü sekürlerleştirerek devlet üstlendi. Hatta bütün din adamlarının devlete (seküler Katolik siyasal otoritesine) yemin etmesini talep etti. Bunu kabul etmeyen binlerce papaz daha 1970’lerin başında ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar. Bu Fransız laikliği kutsaldan ayrı bir siyasal alanı talep etmekle yetinmiyordu. Daha da ötesi kutsal alanı kendine rakip, engelleci ve karşıt görüyordu. Bu nedenle kutsal ve profan alan arasında barış, beraberlik, yanyanalik ve komşuluk ön görmüyordu. Bunun sosyolojik teorisini Fransız Durkheim inşa etti. Ona göre kutsal ve profan apayrı alanlardır. Kutsal propana karşıttır, onu engeller, geride olandır. Kutsal alan ve profan alan birbirine düşman, birbirini yok eden ve birbirine hayat hakkı tanımayan alanlardır. Bu nedenle profanlaşmak için kutsal alandan çıkmak gerekir. Dayanışmayı artık kutsal olan değil, seküler olan ahlak( moralite) sağlayacaktı. Meslek Ahlakı, toplumsal dayanışmayı (solidarity) sağlayacak. Modernliğin getirdiği ilerleme ile bu gerçekleşecek. Durkheim, sadece bir sosyolojik teorisyen değildi. Aynı zamanda reformcuydu. Bütün objektif sosyolojik bilim anlayışlarına rağmen seküler eğitimin reform öncülüğünü yapar. Fransız Milli Eğitim Bakanlığıyla beraber ortaöğretim sistemini reform etmek için bir dizi çalışmalarda bulunur. İyi Fransız yurttaşının projesini geliştirir. Kutsaldan arınık ve hatta kutsallıkla savaşan eğitim bilinci de bu yurttaşlık projesinin bir parçasıdır.

Eşit yurttaşlık ve kiliseden bağımsız din arayışı, Durkheim’den önce Fransız Rousseau da sürdürür. Hatta ilk düşünen odur. Kiliseden bağımsız bir biçimde benimsenen dine, “sivil din” adını verir. Aslında bahsettiği sivil din, kiliseden ayrı ve devletin benimsediği programa göre hareket eden yurttaş demekti. Bir bakıma seküler Katolikliği politik otorite olarak üretiyordu.

Fransız elitleri, seküler Katolik cumhuriyete her kesin bayılarak katılıp uygarlaşacağını düşünüyorlardı. Ama projeleri, köylü ve eğitimsiz işçi Müslüman kitleler karşısında tutmamıştı. Özellikle kolonyal tecrübesinden geçenlerin çocukları Paris’te ve Lyon’da gettolara hapsedilmişti. Bunlar büyük sorundu. Seküler Katolik cumhuriyet onlara ne iş, ne saygınlık vermişti. Bu nedenle işi ve saygınlıkları olmayan kızgın gençlerdi bunlar. Cumhuriyet, eşitlik, modernlik ve laiklik derin bir krizdeydi. Fransız aklına göre uygarlıkları, cumhuriyetleri ve laiklikleri mutlaktı, hakikatti, insanlıktı. Bunlarda sorun olamazdı. Sorun “cumhuriyet düşmanlarında” olabilirdi ancak! Bunun için iyi bir sembol seçildi. Özgürlük ve başörtü! Özgürlük ve kadın. Seküler Katolik cumhuriyetin krizini örtmek için özgürlük ileri sürüldü. Bunun düşmanı da başörtü. Elbette başörtü özelinde Müslümanlar. Nitekim başörtü yasağı için komisyon kuruldu. Bu defa meşhur sosyolog ve Bir Arada Yaşayabilecek miyiz? kitabının yazarı olan A. Touraine de vardı. O da yasak altına özgürlük diye imza attı.

Macron, seküler Katolik Cumhuriyetin yeni genç, dinamik ve güler yüzlü liberal kurtarıcısı. Hatta liberal, sol ve milliyetçi unsurları üzerinde toplayan kolektif bir figür. Müslümanlara karşı ikinci Endülüs hayatı yaşatmak istiyor. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık, işsizlik, gettolaşma, mülteci akını gibi sorunları İslam düşmanlığı yaparak aşmak istiyor. Tüm ötekileri tek ötekide topluyor: Müslüman öteki. Müslüman burada yabancıdır, siyahtır, mültecidir, proletaryadır. Seküler Katolik Cumhuriyetin krizi de buna mal ediliyor.

#Fransa
#Seküler
3 yıl önce
Fransa’nın seküler Katolik Cumhuriyeti
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle