Bu askeri rejimler ve milliyetçi ideolojiler toplumsal yapıların sivilleşmesi için ciddi adımlar atmak yerine sadece yasalar, meclisler ve seçimlerle demokrasisi olmayan cumhuriyetleri inşa ettiler. Bundan dolayı Libya'nın da Mısırın da Irak ve Suriye'nin de adlarında cumhuriyet vardı. Bu rejimler, seçime, meclise ve anayasaya dayanıyorlardı. Ama bütün bu kurumlar soylu aileler, elit askerler ve elit bürokratlar tarafından dizayn ediliyordu. Körfezin başını çektiği diğer rejimler ise kabile ve aşiretlerin soylu ailelerinin hâkimiyetinden oluşuyordu. Bu rejimler ilk büyük sarsıntıyı İran İslam Devrimi'nin meydana okuması karşısında yaşadılar. Bu nedenle Saddam'ı seferber ederek statükolarını korumak istediler. İkinci büyük sarsıntı küreselleşmeyle geldi. Açık toplum talepleri, sosyal hareketliliğin artışı, yeni temsil kanallarının açılışı… Öteden beri yatay toplumda var olan hareketler ve cemaatler bu yeni dönemde Arap Baharı ile eski rejimlerin merkezlerine büyük dalgalar halinde çarptılar. Tunus'ta bir üniversiteli seyyar satıcı ekonomik nedenlerle kendini yakarak ilk fitili ateşledi. Arap meydanlarından değişim talepleri yükseldi. Eski rejim yeni teknolojiler, yeni dünya ve yeni talepler karşısında yeni kitlelerle karşılaştı. Camp David düzeni, krallıklar ve askeri diktalar değişime çağrılıyordu.
yetmiyordu. Batı düzeninin bu gerici rejimlerle anlaşmaları vardı. Bundan dolayı Batı demokrasileri Ortadoğu demokrasilerine hayır dedi.
İslami hareketler ve yükselen politik talepler sert tedbirlerle dışlandı. Rejimlerin statükoları korunmaya çalışıldı. Rejimler, yeni yükselen hareketleri isyana zorladı. Muhalefet de isyan hareketlerini üretti. El-Kaide güçlendi ve bir de IŞİD'i doğurdu. Kurucusu Zerkavi, El-Kaide'nin Afganistan kamplarından eğitim alarak Irak'a gelmişti. Arkasından onlarca isyan hareketi türedi. Hem rejimler sertleşti hem de isyancılar. İki tarafın çatışmalarıyla toplumlar anomik hale geldiler. Aşiretler, mezhepler ve etnisiteler fışkırdı. Her rejim bunlardan bir unsurla beslenmeye başladı. Herkes siyasal aidiyetini bu unsurlarla tanımladı. Şimdi rejimler büyük güçlerle anlaşarak ve bu unsurları kullanarak savaşıyorlar. İsyancılar da aynısını yapıyor.
Başka biçimde söylersek ABD ve Rusya'nın hem işbirliği yaptığı rejimleri var hem de isyancıları.
Eski rejimler bu halleriyle devam ettikçe isyancılar var olmayı sürdürecek. Belki rejimler, büyük güçlerle yaptıkları ittifaklarla isyanları bastıracaklar. Ama bu isyanlar, bu rejimlerin eserleri zaten. Bu dünya düzeninin ve bu Ortadoğu düzeninin eserleri. Onlar ne uzaydan geldiler ne de başka bir yerden. Bu yarım yüzyıllık rejimler, bu isyancı muhalefeti üretiyorlar. Bu rejimlerin baskıları, gelir dağılımındaki çarpıklıkları, rüşvet ve elitler ayrıcalıkları, Batı düzeniyle ahlaksızca yaptıkları işbirlikleri devam ettikçe isyancılarını da kendi elleriyle üretmeye devam edecekler. Bundan çıkış yolu nedir? Bu rejimler ve isyancılar diyalektiğinden toplumlarımızı nasıl kurtulabilir? Düşünmeye devam edelim.