Gülen yapısı, 1999 yılında dönemin 28 Şubat ekibinin gölgesinde FETÖ olarak tanımlanmıştı. Sol kemalizm, sağ siyaset ile beraber güçlenen bu yapının her zaman üzerine gitti. Ancak 28 Şubatta da önce yararlandı ve sonra da yok etmeye yöneldi. Sol Kemalizm, anti-Amerikan ve Avrasyacı bir siyaset içinde konumlanıyor. Devleti sert seküler bir bağlamda dizayn etmek istiyor. Gülen yapısı da buna tehdit görülüyordu. Sağ siyaset ise her zaman Gülen’in yanında yer aldı. Milli Görüş ve İslamcılar yükselmeye başladığı tarihi zamanlarda( 1990), Gülen de büyük camilerde konuştu, İslamcıları en sert biçimde eleştirdi, başörtüsü yasağını bile onayladı. Demirel, Çiller, Özal başta olmak üzere bütün merkez sağ siyasetçilerle beraber boy boy resim verdi. Yurtdışı çalışmaları için destekte bulundular.
Her zaman söyledim: Sosyoloji veçhesiyle baktığımızda topluma zahiri yüzüyle cemaat olan bir yapı vardı. Sohbetleri, dini eğitimleri, yurtları vs ile toplumun belli taleplerine karşılık geliyordu. O nedenle yüzbinlerce insan çocukları güvenli bir ortamda kalsınlar, dinlerini öğrensinler diye bunlara teslim etti. Özellikle 28 Şubatın İslamcıları ve milli görüşü tasfiyesi ile ortaya çıkan boşluğu onlar doldurdu. Hatta bir çok İslamcı ve Milli Görüşçü çocuklarını onların okullarına gönderdi. Şimdi kalkıp komplo teorileriyle yorumlamanın manası yok! Gerçekliği çarpıtmanın da…Cemaat formunda yapılanan bir teşkilat ve daha sonra da darbe yapacak kadar gözü dönmüş bir yapı var…Buna karşı mücadele ederken bütün geçmişi FETÖ diye okursak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlarını, Başbakanları, bakanları ve müsteşarları da yargılamamız gerekir. Zaten sol kemalizmin de istediği bu. Bütün sağı, dindarları ve İslamcıları devletten tasfiye etmek istiyorlar. FETÖ’nün siyasi ayağı derken de bunun peşindeler.