|
Haydi meydana, susmak zamanı değil

12 Temmuz günü ağır silahlarla Güney Lübnan’a sızdıkları için Hizbullah tarafından esir alınan iki askerini bahane edip Lübnan’a giren İsrail, ateşkesin ilan edilmesine kadar geçen 35 günde 1040’ı sivil olmak üzere 1130 Lübnanlıyı öldürdü. Yarısı çocuktu ölenlerin. Yaşları 12’nin altındaydı.

Annelerinin kucağında sıcak yataklarında öldürüldüler onlar. Cesetleri, başlarına yıkılan evlerinin enkazından çıkarıldı. Gözlerine kulaklarına burunlarına toprak dolmuştu.

Evveli bir kenara, o 35 günde, on yıllardır kendini ‘mazlum millet’ olarak pazarlayan, Hitler’in Almanya’da yaptığı zulmü kullanarak akla hayale gelmeyen zulümler işleyen, Allah’a inanan bir insan bunu nasıl yapar, diye sordurtan İsrail’in adalet ölçüsünün ne olduğunu çok iyi anladık.

Yüzlerce cesedin resmine baktık hepimiz. Mavi emziği boynuna asılı bebeği de gördük, 10 günlükken öldürülen Vaad’i de.

O resimlerden birinde bir kız çocuğu vardı hani. Cesedini, yaşadığı dehşetten şakaklarındaki damarları kabarmış bir adam taşıyordu. Üç dört yaşında falan olmalı. Saçları yüzüne dökülmüş. Üstü başı perişan. Ölü neticede. Ama bacağında derin bir yara var. Beni hâlâ perişan ediyor. Sert bir kütle sıyırmış çünkü etini. Canını çok acıtmış olmalı.

İsrail bombalarıyla öldüler onlar. Ölü sayısı yeterli görülünce sustu silahlar. Taze ölüler toprağa verildi. Ama ateşkesin şartları belli değil henüz. Bu suskunluğun ne kadar ve hangi şartlarda süreceği de öyle.

Ateş kesildi ama ne İsrail’in terörü sona erecek, ne emperyalist ABD’nin Ortadoğu’yu işgal planı rafa kalkacak. Kısa bir soluklanma bu belli ki.

Şimdi orada, hastaneleri yolları okulları işyerleri elektrik santralleri yani yaşam noktaları bombalanan işgal altındaki Filistin’de de, İsrail savaş uçaklarının 35 gün içinde 10 binin üzerinde sorti yaptıkları Lübnan’da da yaraları hâlâ kanayanlar, evinden göçmek zorunda kalanlar, ekmeğe suya ilaca, başını sokacağı bir eve, şefkatle uzanacak ellere ihtiyacı olan kardeşlerimiz var.

Vicdan sahipleri için yazıklanma günü değil bugün. Zaman dar.

Şimdi Amerikan ve İsrail vahşetine itiraz edilmeli, işbirlikçiler kınanmalı, malları boykot edilmeli, vatanlarını onurlarını savunanların yanında olunmalı, yaraları sarılmalı.

Dua etmekten başka ben ne yapabilirim ki, demeyin sakın. Dua edin elbette ama, varlığınızı, vicdanınızı, gücünüzü, gönlünüzü hafife almayın. Elinizden geleni yapın.

Bunun için canla başla çalışan güvenilir kurumlar var. İnsani Yardım Vakfı İHH’ya, Türk Kızılay’ına, Deniz Feneri’ne yapacağınız her kuruş yardım orada yardım bekleyen bir kardeşimizin hayati ihtiyacını giderecek, hayatta kalanların direncini artıracak.

Ve mutlaka ses verin. Yarın saat 15.00’te Kadıköy Meydanı’nda bir dizi sivil toplum kuruluşunun organize ettiği bir miting düzenlenecek. Özelde Lübnan’da ve Filistin’de, genelde Ortadoğu’da olup bitenlere itiraz eden vicdan sahipleri Taksim Meydanı’nda toplanacak.

Kardeşleriniz sizleri bekliyor.

18 yıl önce
Haydi meydana, susmak zamanı değil
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle