, on dört küçük merkeze bölünüyor, aslında paramparça ediliyor.
Antlaşmanın ardından her devlet kendi durumunu değerlendiriyor, kar/zarar hesapları yapılıyor ve karşılıklı fikir alışverişi başlıyor.
Başbakanı
,
Başkanı
'a, bir mektup yazıyor.
Başbakan
, mektubunda özetle şunu söylüyor,
mareşal
,
'u, takdis edercesine,
diyor.
İşin sonunu biliyorsunuz.
, insanlığın gördüğü en kanlı savaşı tetikleyen, barışırken daha büyük bir savaşın fitilini ateşleyen antlaşma olarak tarihteki yerini alıyor.
,
mareşalini ve
başbakanını haklı çıkarıyor,
diyor ve yıkıyor da.
Benim okuduğum tarih
yetiştirmektense
danışmanın daha mantıklı olduğunu söylüyor.
'ın, yirmi yıllık ateşkes olduğunu söyleyenler,
da yüz yıl süreceğini hesaplayanlardır.
O halde, konumuz ve sorumuz şudur;
Bir başka deyişle, haritanın değişmesine, haritayı çizenler mi karar verdi, haritası çizilenler mi?
Bu soru cevaplanmadan, haritası çizilen bizler, bir adım yol alamayacağız, bunun bilinmesini isterim.
Doksan üç yaşındaki
'ya,
'in ayağına gönderiliyorsa, yeni dünya düzeninin ayrıntılarını tartışmak için gönderiliyordur.
Ana mesele, büyük oranda karara bağlanmış demektir.
Şimdi,
diye sorsam,
safsatasıyla yüzleşeceğim kesin.
Olsun, yine de soruyorum,
Hiçbir şeyi, çünkü
,
'ye, zaten müdahale etmeyecek.
Çünkü
, zorba
,
geçişin diplomasisini dokuyor.
görüşmelerinden, ikinci
çıkacağını bilmiyor mu, pekala biliyor.
görüşmelerinin sonucu ne olursa olsun, yeni savaşlara zemin hazırlayacağını bilmiyor mu, onu da biliyor.
'ye,
'yı,
'a da,
'yı, bekçi tayin ediyor, ara sıra mahalle esnafını ziyaret edip, kendisine uzatılacak zarfın miktarını belirlemeyi de kendine hak görüyor.
Kabul etseniz de etmeseniz de şimdilik tablo bu.
derseniz, bana göre olması gerekenlerle, olması mümkün olanlar arasında bir tercih yapılacak, ya da yapmalıdır.
görüşmelerinin sonuçları, yeni savaşların sebebi olacaktır ama tek başına
için asla savaş sebebi olmamalıdır.
'ı, kabul etmeyen
, kendi akrabaları tarafından dövülmüştür, sonra da tedavi ettirilmiştir.
Fakat
'yu, kabul etmeyen
, eloğlu tarafından dövülmeye çalışılmaktadır ve muhtemelen de ölüme terk edilecektir.
, her şeyin karışıkmış gibi göründüğü ama su kadar da berrak olduğu şu ortamda, sınırlarına ve meşru haklarına sahip çıkmalıdır.
'nin, müttefikleri tarafından da korkutulmaya çalışıldığı doğrudur.
'nin, bu süreci sağ salim atlatması için
'dan korkmadığını,
'dan, korkar gibi yaptığını hissettirmesi en akılcı yoldur.
En azından,
'nın, denediği
sonuçlarını görene kadar böyle davranması daha doğrudur.
Kısaca şunu demeye çalışıyorum;