|
Kudüs’ün kurtuluşu için sesli düşünüyoruz

Karşımızda Müslümanların bizzat kendilerinin sebep olduğu bir musibet var ve bundan nasıl kurtulabileceğimizi tartışıyoruz.

Dijital savaştan söz ettik. Şu anda üçüncü dünya savaşının bu yolla yürütülmekte olduğunu söyleyebiliriz. Teknolojinin diğer alanlarında bizim aynı yolu izleyerek Batı’ya yetişmemiz ve onlarla boy ölçüşmemiz mümkün gözükmüyor. Biz bir adım attığımızda onlar birikimleri sayesinde on adım atıyorlar ve mesafe gittikçe açılıyor. O halde onların düşmanca saldırılarına karşı mücadele, çemberi halka halka geriden izlemekle değil, ancak dairenin son halkasından başlamakla mümkün olabilir. Bu da dijital teknolojidir.

Aslında işi bilen pek çok gencimiz hasbi duygular ve güzel niyetlerle bu alanda çok şeyler yapıyorlar. Çeşitli bilgi siteleri kuruyorlar. Bunlar yerine düşmanlıklara karşı savunma ve karşı atak çalışmaları yapsalar ve bu konuda yardımlaşsalar çok çabuk mesafe alınacağı kanaatimi söylemiştim. Aslında SİHA’larımız, İHA’larımız da böyle bir son halkadan başlama çalışmalarıdır ve etkili olmaktadır.

Müslümanlar birlikte hareket ederler ve ellerinden geleni yaparlarsa Allah’ın yardımını alacakları kesindir. Bunu kendi kısa tarihimizde bile defalarca görmüşüzdür. ‘Nice küçük gruplar Allah’ın izniyle büyük gruplara galip gelmiştir’. ‘Birileri müminlere; insanlar size karşı birleşmişler, bundan korkmalısınız demeleri onların imanlarını artırır ve ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir’ derler’ (Âl-i İmran 173). Önce çaba, sonra Allah’a güven ve tevekkül. Bu korkusuzluk onların kalbine korku salacaktır. Onların korkak olduklarını haber veren birden çok ayet vardır. Dünyaperestlik en büyük korkaklık sebebidir. Dünyalık ihtirası en güçlü olan kavmin Yahudiler olduğunu Kuranıkerim haber verir. Bu sebeple en korkak millet de onlardır. Yeter ki, karşılarında sabit kadem Müslüman bulsunlar. Eğer şimdi müminler de korkuyorlarsa bu durum onların da diğerlerini izlemesindendir.

‘Hani Rabbin meleklere vahyediyordu, ben sizinle beraberim; siz müminlerin kalplerine sebat verin, ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım’ (Enfal 12). Demek ki, bu destek müminlerin sebatına bağlı bir destektir. Bir fıkra olarak anlatırlar ki, Arapların İsrail karşısında 67 hezimeti üzerine bir Yahudi sorar, hani Allah meleklerini gönderir ve Müslümanlara yardım ederdi, ne oldu? Karşısındaki cevap verir: Allah sözünde durur, O meleklerini yine göndermiştir ama onlar hangi tarafın Müslüman olduğunu anlayamadıkları için geri dönüp gitmişlerdir.

Neler yapılabilir diyorduk. Batı’nın hatta Yahudilerin bazı insaflı bilim adamlarını ve düşünürlerini de davet ederek uluslararası konferanslar düzenlenip Siyonizmin zulmü dünyaya anlatılabilir. Batı’da ve özellikle ABD’de kurulacak dernek ve lobilerle böyle bilgilendirme faaliyetleri yürütülebilir. Daha önce de dediğimiz gibi, farklı dillerde kısa videolarla dünya kamuoyu bilgilendirilebilir. Ortada bu yükü omuzlayacak bir İslam devleti yok demeden, kapitalistler gibi ekonomik kayıplarından korkmayan müslüman zenginler, STK’lar bu işin öncülüğünü yapabilirler.

Ve mevcut şartlar altında hepsinden daha önemli ve daha etkili olacak olan ise Müslüman alimler birliğinin bu işe sistematik biçimde, her ülkenin alimleri ile irtibatlı olarak öncülük etmesidir. En etkili ve düşmana korku salan güç birlikte hareket eden alimler olacaktır. Ancak bunun iki temel şartı vardır: Bir, alimler fırkaların ve “cemaatlerin” değil ümmetin alimi olmalıdırlar. İki, siyaset üstü olmayı başarabilmelidirler. Öyle sanıyorum ki, uyanış buraya doğru gitmektedir ve bu bir gün mutlaka başarılacak ve ümmetin uyanışı sağlanacaktır.

Kısa vadede Filistin’e ve özellikle Gazze’ye bir barış gücü göndermenin yolu mutlaka bulunmalıdır. İsrail’e sınırı bulunan ülkelerle dostça geçinmenin yolları tesis edilmeli ve onların Yahudi saldırılarına karşı koyma gücü maddeten ve manen desteklenmelidir.

Diğer bazı İslam ülkeleriyle bu yolda kısmi işbirliği yapılması da etkili olur.

Elinden hiçbir şey gelmeyenler en azından heyecanlarını canlı tutmanın yollarını ararlar, hiç olmazsa kalbi mukavemetlerini korurlar. Yine de bir şey yapamıyorlarsa esir hükmündedirler ve ellerini açıp dua ederler, ‘hasbunellahü ve nime’l-vekil’ derler. Ama bu da Resulüllah’ın şerefli ifadeleriyle ‘imanın en zayıf noktasıdır’. Ya bir de bunu bile hissetmeyen Müslümanları düşünün ve adını beraber koyalım.

Bizim aklımıza gelenler şimdilik bunlar, buyurun.

#Kudüs
#Filistin
#Savaş
#İslam
3 yıl önce
Kudüs’ün kurtuluşu için sesli düşünüyoruz
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle