|
Tartışmayı doğru zemine oturtmak

Medyanın iç haberleri yanlı ve içeriğinden kopuk yansıtmasına, değerleri tersyüz etmesine alışığız da, kollarımızın Uzak Doğu''daki bir uluslararası toplantıya uzanması ve saplantılarımızın bir başka ulusun başbakanının konuşmasını hedefinden saptırmaya kadar varması epey tuhaf...

Bu yazıya, Malezya başbakanı Mahathir Mohamad''in, ülkesinde toplanan 27. İslam Zirvesi''nin açılış oturumunda yaptığı konuşmanın bizim gazetelere yansıyan yönleri üzerinde görüş ifade etmek niyetiyle başladım. Her zamanki ihtiyatım imdada yetişip İnternet''ten konuşmanın tam metnine ulaşmasaydım, son zamanlardaki tutumu yüzünden eleştiriler alan Mahathir''e yüklenecek, hatta konuşmasını ''İslâm değerleriyle barışık yeni bir sistem'' arayışının bittiğinin ilânı olarak gördüğümü açıklayacaktım...

Oysa, Mahathir, Hürriyet''in deyimiyle gerçekten de "Tokat gibi bir konuşma" yapmış, ama tokadını Malezya''yı iflâsın eşiğine kadar getiren dünya sisteminin yüzünde şaklatmış... Yönetim sorumluluğu da taşıyan bir düşünür olarak eleştiri oklarını temsilcilerinden biri olduğu İslâm Dünyası''na yönetmiş elbette; tarih boyunca ''ehemmi mühimden ayıramayan'', teferruatta boğulan, kışra ve kabuğa takılıp özü ve esası yakalayamayan bir düşünce tarzını yerden yere vurmuş... Ancak, uzun konuşmasının eksenini küreselleşmenin İslâm Dünyası için ifade ettiği tehditler üzerine oturtmuş Mahathir ve karşısındaki devlet başkanları, başbakanlar ve bakanlara şu çağrıyı yapmış: "Çözüm bizde: Eften püften konuları büyütüp İslâm''a yönelik gerçek tehdide gözlerimizi kapayabileceğimiz gibi İslâm dâvâsını ve ''ümmet''i savunup değerlerini yaymaya çalışma gücü ve becerisine de biz sahibiz. Başkalarını suçlayabiliriz tabii, ama esas suçlanması gerekenler biz Müslümanlarız. Allah Kur''an ve Hadis''i bize rehber olarak gönderdi, Peygamber''i ile bizi birleştirip hidayete kavuşturdu. Onun sözlerine kulak tıkayan bizleriz..."

Malezya başbakanı, İslâm Dünyası''ndaki durgunluğu, ''Câhiliye dönemi âdetlerine dönme''ye bağlıyor doğrudan. "Kavgalar bölünmeleri getirdi, İslâm''a sadâkatin yerini yerel liderlere sadâkat aldı" diyor. Müslümanların din ile ilgisini kuramadıkları bilgiyi ihmal etmelerini, Avrupa''nın kendilerinden ödünç aldığı bilgiyle donanarak gerçekleştirdiği değişimin farkına varmamalarını, sanayi devrimini ''Şeytan işi'' olarak görmelerini ''gerilemenin sebebi'' olarak belirliyor Mahathir...

Esas önemli ve üzerinde tartışılması gereken satırlar, Mahathir''in ''küreselleşme'' konusundaki çarpıcı uyarıları. "Sınırsız bir dünya ve global bir millet fikrini geliştirdiler" diyor ve ekliyor: "Propagandacıları bu fikrin evrensel kabul gördüğünü yayıp duruyor; ona direnmek gerici ve çağdışı olmakla, geçmişte yaşamakla eşdeğer sayılıyor. Biz Müslümanlar da küreselleşmeyi övenler korosuna katılmaya zorlanıyoruz..."

Küreselleşme sürecini tersine çevirmenin mümkün olduğundan o da kuşkulu, ama yine de ihtiyatlı olmada ve küreselleşmenin tehditlerine karşı hazırlık yapmada yarar görüyor: "Küreselleşmenin mâlî politikaları yüzünden öyle fakirleştik ki, bağımsızlığımız tehlikeye düştü. (..) Olan bitenler, halkı her şeye boyun eğer ve elindekine şükran duymaz hale getirdi. Bölündük ve zayıf düştük." Yeni anlayış ve teknolojilerin ülkeler açısından içinde taşıdığı tehlikelere örnek olarak, herkesin övdüğü ''e-ticaret''i gösteriyor Mahathir ve "20 bin km ötedeki dot.com firmalarının gönderdikleri paketler, ithalatçıları, dağıtımcıları ve satıcıları ortadan kaldırıyor, hükümetler artık gümrük ve gelir vergisi toplayamaz oluyorlar; iş dünyamızın, çalışanların ve hükümetlerin âkıbetini tahayyül etmek zor değil" diyor...

WTO''nun (Dünya Ticaret Örgütü) dünyayı ''tek pazar'' haline dönüştüreceği beklentisindeki zengin ülkelerin bankaları ve şirketleri birbirleriyle evlenerek o kadar devleşiyorlar ki, Malezya başbakanına göre, bağımsız devletler büyük şirketlerin bir birimine tekâbül ediyor artık... Beklentilerinin hepsi olumsuz: Devler küçük sanayii ve bankaları yutarak akıl almaz güce kavuşacak ve ülkeler sözde bağımsız olacaklar... İslâm Dünyası güçsüz ve dışa bağımlı hale gelecek, global topluluğun yönetiminde söz hakkı bulunmayacak... Çaresizlik içerisinde tepki vermeye kalkacaklar sebebiyle bütün Müslümanlar ''terörist'' diye yaftalanacak, cirimleri kadar yer yakacaklar, ama onlar yüzünden İslâm Dünyası''nın üzerine belâlar yağacak. Malezya başbakanı ''felâket senaryosu''nu, "Eğer isterlerse, Müslümanları ve ülkelerini yeryüzünden silebilirler de" noktasına kadar vardırıyor...

Mahathir Mohamad''in İslâm Zirvesi''nin açılışında yaptığı konuşmanın bütünü, İslâm Dünyası''nın aydınları tarafından, paranoyadan uzak açık bir zihinle dikkatle okunmalı ve tezleri bütün yönleriyle tartışılmalı. Oysa biz, böylesine önemli bir konuşmayı bile, Mahathir''in kıyasıya eleştirdiği, kendi küçük gündemlerimize, ''gerici-ilerici'' kavgamıza azık edebiliyoruz.

Aslında kendimize yazık ediyoruz.

24 yıl önce
Tartışmayı doğru zemine oturtmak
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık