|
Peker ülkesinden Clinton demokrasisine

Recep Peker ismi ve onun Türkiye Cumhuriyeti''nin oluşumuna, yani otoriter devlet yapısının tekamülüne yaptığı katkılar pek bilinmez. Peker laik ve despotik devletçi geleneği öncüsü sayılabilecek bir isimdir. CHP Genel Sekreterliği yaptığı dönemde parti il başkanları otomatikmen vali olmaya başlamışlardı, Genel Sekreter ve İçişleri Bakanı. Yıl 1935... Peker''in icraatlarından rahatsız olan Atatürk sonunda onu görevden almak zorunda kalmıştı. Ama etkisi bir ideolog olarak artmaya devam eden Peker daha sonra Başbakan da oldu. 1934-35 yıllarında Ankara ve İstanbul Üniversiteleri''nde verdiği "İnkılap derslerinde" şunları söylüyordu:

"İnkılapları kullanmak için çok kere zor kullanmak lazımdır... Bir değişiklik yapılırken mukavemet ve irtica unsurları, yerine göre elinde silahla veya cebinde kitapla, kafasında eskiye alışmış somurtkanlık, dilinde iğfal ve tehevvülle gelip karşınıza dikilirler. Bunları vurup devirmedikçe inkılabı yapmanın ve hatta uzun devirler korumanın imkanı yoktur... Bu bakımdan Türk İnkılabı en ziyade zor kullanmayı gerektiren bir hususiyet gösterir."

Bu sözlerin ve muhtevasındaki zihniyetin 30''lu yıllarda fırlayıp 90''lı yılların son deminde cumhuriyetin en hassas yaşlarında avdet edişi ne hazin değil mi? Mayası bu anlayışla yoğurulan bir sistemden zaten başka ne neşet edebilirdi ki?

Bugün, Türkiye''yi 30''lu yılların özlemiyle şekillendirmeye çalışan hukukçular, siyaset ve asker-sivil bürokrat sınıfı nihayet Peker''in ders verdiği yıllardan en çok birkaç kuşak sonra üniversiteden mezun olmadılar mı? Bu kuşak, bu insanlar, cumhuriyet ideolojisinin en katı döneminin eserleridir. Onlar, toplumsal değişim ve dinamikleri emirle benimsedikleri için bugün aynı yöntemden başka beceri sergileyemiyorlar. "Emredilen toplumsal değişim" modern versiyonuyla en fazla "Laik cumhuriyetçi toplum mühendisliği" düzeyine ulaşabiliyor.

Vural Savaş''ı bu bağlamda değerlendirmek, mesela çoğu kez sureti haktan görünen Mümtaz Soysal''ı ve benzerlerini bu bilgiler ışığında okumak, anlamak gerekir. Gerçek şu ki, kuruluşunda, çağdaşlığı sadece dini egemen olduğu alanlardan ve nihayet topyekun hayattan çıkarmak olarak ortaya koyan bir ideolojinin 2000 versiyonu "sansür" önerilerinden "gerekirse hukuku rafa kaldırmak"tan başka birşey olamazdı.

Bu korelasyon; yani bir dizi kuşağın eğitimindeki "girdi-çıktı" dengesi dünyanın ulaştığı aktüel düzeyin ortasında tabii ki sırıtıyor. Değil 30''ların 40''ların, 70''li 80''li yılların demokrasi, devlet, laiklik anlayışları bile bugün artık ihtiyaca cevap vermiyor. "Ulus devletlerini" kuruluş tarihinin reçetesiyle ayakta tutmaya çalışan toplumlar dünyada yer bulmakta zorlanıyor; çoğu kez ikinci kümede kalmaya razı oluyorlar.

ABD Başkanı Bill Clinton''ın söylemesine de gerek yoktu ama; "Türkiye demokrasi ve farklılıkları birarada yaşatma bilinci"nden başka bir vizyona oynayamaz. Varlığını, bu varlığa değer katarak sürdürmek için bulabileceği en akıllıca formül budur. AGİT örneği, bu ülkenin modern ve demokratik dünyaya meylini açıkça ortaya koymuştur. Kanımız orayı çekmektedir.

İstikamet, kendisiyle barışık bir Türkiye''yi gösteriyor. Bunu şimdiye kadar göremeyenleri de Clinton delalet etmiş oldu.

Peker''den Clinton''a radikal bir zihniyet suçlaması yaşamış olabilir miyiz? Zaman gösterecek ama suçlayamazsak suçlatılmak için arkadan itileceğimiz kesin görülüyor. Çünkü, bölgesel ekonomik dengeler (boru hatları IMF ile ilişkiler vs.) ve jeopolitik dengeler (Avrupa Birliği, Avrasya Vizyonu) "Sıçrayamayan Türkiye"ye gelecek vaad etmiyor.

Hasılı toplumlara emirle dayatmayla nizamet ve istikamet vermeye çalışmak artık bir tek parti dönemi nostaljisi olmaktan öte bir anlam taşımıyor. O emir ne yapsanız sonuçta, dünyayı dolaşan rüzgarın tesiriyle değişiyor ve "demokratikleş!" şeklinde önünüze geliyor. İşte AB ve AİHM kriterleri... İşte, altına imza attığımız AGİT''in İstanbul şartı.

Demokrasiden başka seçenek görünmüyor.

Ayrım yapmaksızın, her yurttaşın eşit oranda istifade edeceği bir "demokrasi ve hukuk devleti pastası" pişirmenin zamanı geldi, geçiyor. Pişirelim ve eşit bir şekilde paylaşalım.

Adı yine Türkiye Cumhuriyeti olsun. İçinizi ferah tutun. Başına numara falan da koymayıveririz... Anlaştık mı?

BEDRİ İNCETAHTACI İÇİN

Entellektüel, düzgün dürüst âlim bir insandı. Herkesin sevdiği, arkasından kimsenin konuştuğuna şahit olmadığım gerçek bir dosttu. Onu kaybetmek bana tarifsiz bir acı hissettiriyor. Allah rahmet eylesin.


24 yıl önce
Peker ülkesinden Clinton demokrasisine
Gelecek ve Deva iddiasında olanlar kamu personeli için neler vadediyor?
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi