|
Ahmet Hakan"ın bir cümlesindeki dört yanlış

Ahmet Hakan, bazı filmlerdeki mahkeme sahnelerinin gerçeği yansıtmadığını yazdı.

Doğrusu, Hakan''ın bu yazısı bir gerçeği yansıtıyordu.

Diyordu ki Hakan: “Sen tut, ''Barda'' adlı hayli iddialı bir film çek... Şiddet sahnelerinin inandırıcı olması için gayret sarf et. Filmdeki psikopatların kıyafet tarzlarını bile psikopata yaraşır bir hale getirmek için özen göster. Yani hiçbir ayrıntıyı atlama... Ama iş mahkeme sahnesine gelince tökezle. Savcı savcıya benzemez, hâkim hâkime... Ne sanığın tutumu gerçeğe yaklaşır, ne avukatın tutumu...”

Aynı Ahmet Hakan, geçtiğimiz aylarda “Ahsen Yenge” başlıklı bir yazı kaleme almıştı.

O yazıda, Ahsen Unakıtan''ın kendisine “tazminat” davası açtığını ve davadan ancak karar çıktıktan sonra bir arkadaşının telefonu üzerine haberdar olduğunu belirtiyor ve ekliyordu:

“…Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi''nde dava açılmış. Duruşmalar yapılmış. Ve fakat... Zavallı "sanık" Ahmet Hakan''ın olan bitenden zerre kadar haberi bile yok. Ne "Konuşmama hakkına sahipsiniz. Eğer avukatınız yoksa mahkeme size bir avukat tayin edecektir" tarzı sinematografik ve şık bir teklif... Ne de mahkeme koridorlarında mübaşirin "Sanık Ahmet Hakan” diye haykırışı…”

Şimdi bu cümlelerdeki hatalara bakalım:

1) Dava, bir tazminat davası.. Zaten o yüzden örneğin Asliye Ceza Mahkemesinde değil de Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış..

2) Tazminat (hukuk) davasında, aleyhine dava açılan kişi “davalı”dır. Ceza davasında aleyhine dava açılan kişi “sanık”tır.

3) Asliye Hukuk ya da Sulh Hukuk davalarında davalı duruşmaya gelmezse, mahkeme “zorla” getirmez.

4) “Mevcutlu” yani polis eşliğinde getirilmesi zorunluluğu Ağır Ceza, Asliye Ceza, Sulh Ceza gibi mahkemelerde yargılananlar içindir.

5) Tazminat davalarında konuşmama yani “susma hakkı” yoktur; bu hak sadece ceza mahkemelerinde söz konusudur.

6) Tazminat davalarında hakim, “Avukatınız yoksa mahkeme size avukat tayin edecektir..” demez. Taraflar, sadece kendisi talep ederse avukat tayin edilir. Ama bunun için de “yoksulluğa duçar” olması gerekir.

7) Ceza davalarında ise suçun türüne göre, dolar milyarderi olsa bile “Ben avukat istiyorum..” derse mahkeme barodan avukat ister.

8) Ayrıca tazminat davalarında mübaşir “Sanık falanca..” diye hitap etmez. Hatta ceza davalarında bile seslenirken “Sanık falanca..”, “Müşteki filanca..” demez, sadece isim okur..

Evet Ahmet Hakan, filmlerdeki mahkeme sahnelerini eleştirirken köşesindeki mahkeme sahnesini yanlış resmetmiş.

Gerçi bu tür hataları ben de yapıyorum..

O kadar ki yukarıdaki satırları okuyunca baktım ki ben de iki hata yapmışım.

Örneğin, “Ahmet Hakan, köşesinde … dile getirdi..” diye yazmışım; oysa köşe yazısında “dile getirilmez”, “yazılır”!

Ayrıca “Ahmet Hakan yanlış resmetmiş..” diye “dile getirmişim”. (Bakınız, yazmışım diye yazacağıma dile getirdim diye dile getirmek suretiyle yine yanlış yazdım!)

Ve yine takdir ederseniz ki, bir köşe yazısında birisi bir şeyi “resmetmez”, yazar!

Şimdi tabii bu “dile getirme-resmetme” örneğini verdim diye buradaki “kendimle dalgayı” anlamayacak olan bazı okurlar “Bu sözcükler birer teşbihtir..” diyerek bana “giydirecektir”..

Oysa bu yazıyı “çıplak” bir şekilde yazmadığım için “giyinme” ihtiyacım olmadığı gibi, burası bir giyim mağazası da değildir.

Gerçi “Seni soyup soğana çevireceğim..” de diyebilirlerdi, buna da şükür!.

Hakan''ı bugün ''taklit'' ettim!

Mademki konuya Ahmet Hakan''dan girdik; yine bir yazısından hareket ederek devam edelim..

Hakan, Hürriyet''teki 02.03.2007 tarihli köşesinde Hasan Cemal''in “Kimse kızmasın kendimi yazdım..” isimli kitabının isminden mülhem “Kimse kızmasın 28 Şubat''ı övdüm” başlıklı bir yazı yazdı.

“28 Şubat olmasaydı..” şeklindeki girizgahtan sonra özetle şöyle yazdı:

1) “Hálá "bir partiye mensup olmak" ile "bir dine mensup olmak" arasında vazgeçilmez bağlar kurmaya devam edilmeyecek miydi?

3) Hálá kafasındaki "din algısı"nı bütün bir topluma dayatma niyeti olanlar, bu niyetlerini gerçekleştirme iddialarını sürdürmeyecekler miydi?

4) Hálá her taşın arkasında "mason parmağı" ya da "Yahudi oyunu" arayanların egemenliği devam etmeyecek miydi?

7) Hálá oy hesabıyla koca toplumu "biz" ve "onlar" diye ikiye bölüp bunun üzerinden siyaset yapmak "cihat" olarak algılanmaya devam etmeyecek miydi?

Hiç kuşkunuz olmasın: Hepsi aynen devam edecekti...

Yani Hakan şunu diyor: “Tamam, 28 Şubat''ın yanlışlıkları var ama iyi ki oldu; bazıları ''hizaya geldi''..”

Oysa yanlış bir işin hayırlı sonuç doğurması, o işi gerçekleştirenlerin “hayırsever” o işin de “hayra alamet” bir iş olduğunun kanıtı değildir.

O zaman ben de tıpkı Hakan''ın yazısındaki “formatı” kopyalayarak şunu dersem, hayırlı bir iş mi yapmış olurum:

Osmanlı Devleti''ni işgal etmeselerdi..

Kurtuluş savaşı olmayacak ve böylece Cumhuriyet gibi iyi bir rejim kurulmayacaktı.

Saltanat gibi kötü bir rejim devam edecekti.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmayacaktı.

Laiklik ilkesi anayasaya konmayacaktı.

Kuva-yı milliye ruhu olmayacak ve emekli generaller boş boş oturacaktı.

Hiç kuşkunuz olmasın: Hepsi devam edecekti.

İyi ki işgal ettiler(!)

17 yıl önce
Ahmet Hakan"ın bir cümlesindeki dört yanlış
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!