|
Akif Beki"den Taha Akyol"a: Vicdana mıh nasıl saplanır?

Emin Çölaşan, geçtiğimiz hafta köşesinde iki gün üst üste bir kitaptan bahsetti.

Anılan kitap, Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki''nin “Erdoğan''ın harfleri” isimli kitaptı.

Çölaşan''a göre Akif Beki, kitabında güya Başbakan Tayyip Erdoğan''ı Musa Peygamber''le mukayese ediyormuş.

Çölaşan, Akif Beki''nin Başbakan Erdoğan''ın evine komşu olduğunu eklemeyi de unutmamış.

Önce şunu belirtmek gerekiyor..

Bir: Akif Beki, Başbakan Erdoğan''dan daha önce oraya taşındı.

İki: Akif Beki, Başbakanlık Sözcüsü olmadan önce o kitabı yazdı.

Başbakan Erdoğan bahsi geçen semte Beki''den sonra taşındığına göre, buradan şu anlamı mı çıkarmak gerekiyor: Demek ki Erdoğan, Beki''ye “yakın olmak” için o eve taşındı(!)

Söz konusu kitapta Musa Peygamber ile Tayyip Erdoğan''ı mukayese etmek, dolayısıyla Erdoğan''ı - haşa - peygamber mertebesinde görmek için bir insanın ya “müşrik” olması ya da bundan ters anlam çıkarabilmek için o insanda Emin Çölaşan yazısı okuyacak kadar “Hz. Eyüp sabrı” olması gerekiyor!.

Çölaşan''ın iflah olmaz müzmin karalamaları elbette bununla sınırlı değil..

Haydi, Akif Beki Başbakanlık Sözcüsü olduğu için karalandı.

Aynı Çölaşan, daha iki yıl önce kendi medya grubundan biri olan Taha Akyol''a da aynı karalamayı yapmıştı.

İşte o dönemde “İnternethaber” adlı sitede yazdığım yazı şuydu. Aynen aktarıyorum:

“Mürekkeple karışık çamur”

Demek ki neymiş?

Taha Akyol da Abdullah Öcalan''a büyük bir sevgi besliyor ve Türkiye''deki Kürdistan hayali ile yanıp tutuşuyormuş!

Ben de önceki akşam yattım ve kalktım ve bir de baktım ki bu satırlar Tercüman''da Servet Kabaklı ile Hürriyet''te Emin Çölaşan''ın köşesinde yer alıyor.

Mahmur gözlerle okuduğum bu yazıları yüzümü yıkayıp bir kaz daha okudum ki bu seviyeli yazılardaki ağlamaklı cümlelerden mahrum kalmayayım!

Çölaşan ve Kabaklı söz konusu yazılarında; Abdullah Öcalan''ın, avukatları aracılığı ile Taha Akyol''a “selam gönderdiğini”, dolayısıyla bu selam karşılığında Taha Akyol''un yine Apo''nun avukatları aracılığıyla “Merak etmesin Kürdistan kurulacak ve kendisine de af çıkacak..” dediğini belirterek kalemlerini vicdanlara mıh gibi saplamakta bir beis görmüyorlardı.

20. yüzyılın en büyük canilerinden biri olan Abdullah Öcalan''ın Emin Çölaşan gibi vicdan kirletme üstadı olan birisini kullanmasına şaşırmadım da, Taha Akyol gibi bir gerçek düşünce adamına “mürekkeple karışık çamur” fırlatılmasına bir hayli üzüldüm.

Ne yazık ki, Türk medyasındaki bazı kalem sahiplerinin “meskûn mahalde kalemini silah gibi” kullanmaları ve bu suretle kuru sıkı atmalarının önüne geçilemiyor.

Taha Akyol''la ilgili bu iğrenç iftirayı atanlardan biri olan Servet Kabaklı gibi bir “milliyetçi” ile Emin Çölaşan gibi bir “ulusalcı”nın idrak noktasında aynı zaafa düşmelerinin elbette pek çok sebebi var.

Bu sebepler; ego tatmini, askere selam çakma, fikir fakirliği, zihniyet yoksulluğu, idrak yoksunluğu, izan mahrumluğundan kaynaklanmaktadır.

Hele Hürriyet gibi büyük bir gazetede Emin Çölaşan gibi bir insanı istihdam etmekte hiçbir sakınca görmeyen Aydın Doğan''ın bu hatayı nasıl devam ettirdiğine de şaşmamak mümkün değil.

Emin Çölaşan, kendi grubunda yazı yazan insanlara “PKK''lı..” demekle, kendi patronunu “PKK''lılara yataklık” yapmakla itham ettiğinin farkında değil mi?

Aydın Doğan''ın diğer şirketlerinden Dışbank genel müdürünün, yine aynı gruba dahil Petrol Ofisi''nin genel müdürü hakkında üstelik ciddi bir delil olmadan “Bu adam Apocudur..” demesi halinde Aydın Doğan''ın tavrı ne olurdu?

Abdullah Öcalan''ın avukatları aracılığı ile Emin Çölaşan''a uçurulan haberde, haberin öznesinin Taha Akyol olmasının elbette bir nedeni var.

Sebep şu ki, Taha Akyol hem eski bir MHP''lidir hem de entelektüel donanımı yüksek bir aydındır.

Abdullah Öcalan tarafından verilmek istenen mesajın, “Bakın, MHP''lilik geçmişi olan ve entelektüel kapasitesi bulunan bir insan dahi bana sempatiyle bakıyor..” demek olduğu aşikardır.

Evet, kendilerini Apo gibi bir insana kullandıran, üstelik bunun da farkında olmayan Emin Çölaşan ve Servet Kabaklı''nın bu hezeyan dolu satırlarının her harfinin, şehitliklerdeki mezar taşlarının üzerinde yazan “tek bir harf” kadar anlamlı olmadığına şahadet ederim.

17 yıl önce
Akif Beki"den Taha Akyol"a: Vicdana mıh nasıl saplanır?
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı