|
Eygi"den utanç veren bir "Gül" yazısı

Mehmed Şevket Eygi 01.09.2007 tarihli Milli Gazete''deki köşesinde diyor ki: “Müslüman kadın sere serpe ortalıkta dolaşmaz. Sayın kişi dindar bir Müslüman imiş, refikası başörtülü imiş.. Yüksek tepeye çıkınca hanımı ile birlikte resepsiyonlara katılacakmış. İslam''da böyle bir şeyin yeri yoktur.. Başına bir bez parçası takmakla Müslüman olunmaz.. Devlet adamının eşi gölgede kalmalıdır..”

Eygi''nin “sayın kişi..” dediği kişi Abdullah Gül, “sayın kişi eşi..” de Hayrünisa Gül oluyor.

Şimdi, BİR: Eygi, bir cumhurbaşkanından nasıl olur da “sayın kişi..” diye bahsedebilir? “Sayın kişiM..” demek çok mu zordur?(!)

İKİ: “Sayın ki ''kişi..'' dedi, ne var bunda?” demeyiniz.. Cümlenin devamı da var.. Diyor ki Eygi: “Sayın kişi dindar bir Müslüman İMİŞ..”

Aslında Eygi''nin “miş''li geçmiş zaman” kalıbı kullanması da bir iştir.. Çünkü “di''li geçmiş zaman” kalıbı kullanıp “Sayın kişi dindar bir Müslüman''DI..” da diyebilirdi!

ÜÇ: Eygi, “İslam''da böyle bir şey yok..” derken Emine Erdoğan, Hayrünisa Gül gibi, eşiyle davetlere katılan insanların dindarlığını sorgulama hakkını nereden alıyor?

DÖRT: Elbette kastı öyle değil ama başörtüsüne “bez parçası” demiş olmakla Bekir Coşkun, Tufan Türenç, Özdemir İnce, Ruhat Mengi gibi isimlerle aynı terminolojiyi kullanmış olmanın hicabını hiç mi taşımadı?

Elbette “Başörtüsü takarak Müslüman olunmaz..” ve elbette “Atam sen kalk ben yatam..” demekle Atatürkçü olunmaz..

Neticede bayrak da bez parçasıdır ama bayraktan bahsettiğimizde kalkıp “Göndere bir bez parçası asmakla Türk olunmaz..” gibi bir cümleyi mi kullanmak gerekiyor?

Yani haşa, Kur''an-ı Kerim kitabından bahsederken “Bir kağıt parçasını okumakla hafız olunmaz..” mı diyeceğiz?

Eygi''nin, başörtüsüne “konfeksiyonel” bir mamul muamelesi yapan bazı “konvansiyonel” kafalarla aynı kafada olmadığı muhakkak..

Ama mademki bir “modern müfessir”, bir “çağcıl müçtehit”, bir “asri fakih” edasıyla yorum yaparak samimi bir Müslüman kadının inancını “köşesine yatırıyor”, o zaman sözcükleri itina ile seçmesi gerekmiyor mu?

BEŞ: Eygi, “Devlet adamının eşi gölgede kalmalıdır..” diyor.. Emine Erdoğan Tayyip Erdoğan''ın; Hayrünisa Gül Abdullah Gül''ün “suret”i midir ki gölgede kalmış olsunlar?

Bu şahısların bir şahsiyeti yok mudur, onlar “kişi” değil midir?

“Bunun İslam''da yeri yoktur..” derken, “gölgesiyle” bile kavgalı olan ve “Eşler başörtüsüyle resepsiyona gelemez..” diyenlerden ne farkınız kalmaktadır?

“Resepsiyona başörtüsüyle gelemezler..” diyenlere karşı örneğin kalkıp “Bunun laiklikte yeri yoktur..” demiş olsaydınız daha iyi olmaz mıydı, daha doğrusu daha doğru olmaz mıydı?

Yani Hayrünisa Gül''ü “gölge” olarak tavsif ettiğinize göre, örneğin “Bayan Gül”''ün (Eyvah, bayan diyerek Atatürk inkılaplarına saygısızlık yaptım!) pozisyonu demek ki kaybolmaya da müsait..

Çünkü örneğin öğle vakti tam 12.00''de bir insanın gölgesi görünmez, kaybolur..

(Alın şimdi size bir öneri: Abdullah Gül, Çankaya''daki resepsiyonları Köşk''ün bahçesinde, güneşli bir havada ve saat 12.00''de vermelidir.. Çünkü o saatte güneş tepeden vuracaktır ve “gölgesi” olan Hayrünisa Gül de görünmeyecektir! Böylece hem eşini çağırmış olacaktır hem de eşi görünmemek suretiyle laiklik haleldar olmayacaktır!)

Evet Sayın Eygi, siz bu satırları yazarken, hele hele “devlet adamı karısı ortalıkta dolaşmaz..” derken, bu kadınların hicranına hançer sapladığınızın farkında mısınız?

Düşününüz; Kübra Gül''ün babası kızının mezuniyet törenine katılıyor ama kızı babasının seçildiği gün Meclis locasına bile gelemiyor..

Bir evladın, babasına mukabelede bulunamayışı karşısında akıttığı “gözyaşı”nı da şimdi kalkıp birkaç damla “su” olarak mı nitelendireceğiz?!

Kaldı ki Hayrünisa Gül, Emine Erdoğan ve diğer “sayın kişi eşleri” resepsiyonlara katıldığında bu neden devlet işlerine karışmak anlamına gelsin?

Bu eşler, bakanlar kurulu toplantısına ya da hükümetin güvenoyu yoklamasına mı katılmış oluyor?

Tamam evli kadınlar bir nevi “İçişleri Bakanı”dır da o kadar da değil!

17 yıl önce
Eygi"den utanç veren bir "Gül" yazısı
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon