|
Bu “serseriye ve Çingene”ye dikkat!

Şu Sulukule meselesini çoktandır yazmak istiyordum ama son halini gidip görmeden yazmak istemiyordum.

Tamam “gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” demek mümkündür ama Sulukule bir köy değil, neticede Fatih''in bir mahallesi..

Yıllar boyunca Sulukule denilince akla hep “uyuşturucu satıcılığı” ve “hırsızlık” geldiği için mi bu mahallenin sakinleri kırk kilometre ötedeki Gaziosmanpaşa''nın Taşoluk beldesine “sürülüyor?”

Sulukule''yi yıkılmadan önce de birkaç kez görmüş ve burasının ciddi manada rehabilite edilmesi gerektiğine kanaat getirmiştim.

Yine burada hırsızlık olaylarının ve uyuşturucu satıcılığının yaygın olduğunu Fatih''te cumhuriyet savcılığı yapan bir arkadaşımdan detaylı bir şekilde dinlemiştim.

Bununla beraber, bütün bunların bir mahallenin “ortadan kaldırılmasının” mazeretini teşkil edemeyeceğini de biliyorum.

Ama aynı sorun sadece Sulukule''de yok ki!

Bu sorun Gaziosmanpaşa''nın Sarıgöl ve Beyoğlu''nun Dolapdere ve Hacıhüsrev mahallelerinde de mevcut değil mi?

Kaldı ki Sarıgöl''de Büyükşehir Belediyesi ile Gaziosmanpaşa Belediyesi''nin ortak çalışması sonucunda harap olmuş binalar yıkılmış ama buranın sakinleri kırk kilometre öteye sürülmemişti.

Bu insanlar “zararlı tiplerse”, bu insanların yerleştirileceği Taşoluk''un günahı nedir?

“Taşoluk, İstanbul merkezine uzak olduğu için bunlar artık merkeze gelip zarar marar veremez..” diye mi düşünülüyor?

O zaman amaç nedir? Amaç, yıkık dökük binaları ıslah etmek, rehabilite etmek midir? Peki “yıkık dökük” binalar sadece Sulukule''de mi vardır?

Zeytinburnu''nda Büyükşehir Belediyesi çok doğru bir kararla kentsel dönüşüm gerçekleştirmek amacıyla Sümer mahallesini yıkarken burada oturan insanları Tekirdağ il sınırına mı sürdü? Sulukule''nin tüm sakinleri uyuşturucu satıcısı ve hırsız mıdır?

Şayet böyle ise, bu insanlar Taşoluk''a gidince “Arkadaşlar Taşoluk''ta bize ekmek yok..” deyip kendilerini “emekliye” mi ayıracaktır?!

Yok eğer hepsi potansiyel suçlu değilse, tamamına böyle bir “operasyon” niye yapılıyor?

Bir Çingene çocuğunu yıllardır oynadığı sokaktan alıkoymanın doğuracağı travmanın bedeli imar ıslah planının hangi maddesine denk düşer?

“Karakol Amirlerinin Umumi Vazifeleri Bölümü”nün 9. maddesinde “olağan şüpheliler” bakınız nasıl yer alıyor:

“Serseriler, meczuplar, esaslı bir mesleği olmayan Çingeneler..”

Peki “esaslı bir mesleği olup” da misal Türk, Kürt, Çerkez olanlar hırsızlık ya da uyuşturucu satıcılığı yapmıyor mu?

Bir devlet, kendi vatandaşları arasında bir ırka yönelik böylesine dışlayıcı ve suçlayıcı tavrı nasıl gösterir?

Bu Sulukule meselesinin bir başka yönü daha var ki, bu durum ilerde belediyeyi ve Ak Parti''yi zor durumda bırakacak bir takım gelişmelere de zemin olabilme potansiyeli taşımaktadır. Ben belediyenin de hükümetin de iddia edileceği üzere burada “rantsal bir alan” oluşturmak amacıyla hareket ettiğine inanmıyorum.

Ancak bu konu bazı kronik muarızlar ve müzmin muhalifler tarafından öylesine speküle edilecektir ki, iddialar peş peşe gelmek suretiyle kamuoyunun kafası karıştırılacaktır.

Örneğin denilecektir ki: “Sulukule''nin yıkılmasına karar verildikten sonra ama henüz yıkılmadan önce bazı kişi ve kurumlar buradan pek çok arsa satın aldı. Bu arsaların yerine yapılacak olan yeni binalarla burada bire on bir rant edilecektir.”

Türkiye''de otuz yılda yapılmış olanları beş yılda yapma becerisini gösteren hükümet ile İstanbul''da çevre düzenlemesi de dahil büyük projelere imza atan Kadir Topbaş''ın “2. Şaban Dişli olayı” gibi algılanabilecek olan bu tür iddialarla yıpratılmaya çalışılacağı o kadar aşikar ki.. Üstelik işin bir yönü daha var ki, amaç o olmasa da amacın o olduğu hususu dünya kamuoyunun da önüne serilmek istenecektir.

O da şudur: Nasıl ki İsmet İnönü döneminde Yahudiler Varlık Vergisi ile Aşkale''ye sürüldü..

Nasıl ki Adnan Menderes döneminde, 6-7 Eylül 1955''te, Atatürk''ün doğduğu evin bombalandığı iddiasıyla İstanbul''daki Rumların evleri ve işyerleri talan edildi.. İşte bu Sulukule meselesi de “Çingenelere yönelik bir sürgün” gibi anlatılacak ve maalesef dış dünya da olayı böyle “okuyacaktır”.

Hiçbir şey yapmasa bile sırf Haliç gibi bir “pisliği” temizlemiş olan “çevreciliğin daniskası” Başbakan Erdoğan''ın bu Sulukule meselesine “el koyma” zamanı gelmiştir.

Zira ortalık “çevrecilerin daniskalarıyla” değil ama pislik atmaktan imtina etmeyen “çamurcuların feriştahları” ile doludur.

16 yıl önce
Bu “serseriye ve Çingene”ye dikkat!
Kara dinlilerle milletin savaşı
Teröristler silahları nasıl gömecek ?
Beyaz yeni bir siyasetçi sınıf… Ve bizim zenci ruhlularımız…
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!