|
Erdoğan, Ertuğrul Özkök"e bakın ne demiş?!

Yazı konusu olacak o kadar konu var ama hepsini yazamıyorum; zira ne yazık ki haftada iki yazı yazıyorum.

“Şaban Dişli meselesi”ni mi yazayım..

Son zamanlarda gündem oluşturan Yeni Şafak''ın yine gündeme oturttuğu “Pamukbank''a el koyma rezaleti”ni mi yazayım..

Ya da Ertuğrul Özkök''ün Başbakan Erdoğan''a kadeh kaldırma teklifi içeren yazısına mı takılayım..

Yoksa Başbakan Erdoğan''ın, “kelle” sözcüğünden dolayı üç kuruşluk tazminata mahkum edilmesine mi isyan edeyim; bilmiyorum..

Gerçi medyada haftada dört yazı yazıp bu “dört yazıda da tek bir konuyu” işleyen yazarlar var mı? Var..

Eh, bu muazzam maharet orta yerde dururken benim “tek bir yazıda dört ayrı konuyu” işlemem de herhalde maharet ve marifet ister.

Bakalım becerebilecek miyim? (Şimdi tipik bir Mustafa Mutlu cümlesi olan bu cümleyi yazan bir adamdan ne marifet beklenir ki?!!)

Evet önce bir soru: Herhangi bir kişi herhangi bir yerden arsa satın alabilir mi? Bu, soru bile değildir, cevaplamıyorum.

Siyasetçi, arsa alabilir mi? Tabii ki alabilir..

Arsa ucuza alınıp sonra yüksek kâr marjıyla satılabilir mi? Elbette satılabilir..

Peki bir arsa almaya karar verdikten sonra imar değişikliği olabilir mi? Adamın “şansı” varsa tabii ki olabilir..

3 milyon dolara alınan bu arsa, imar değişikliği gerçekleştikten üç gün sonra 13 milyon dolara satılabilir mi? “Alan razıysa” neden satılamasın?

Peki böylesine bir “imar değişikliğinin” olduğu bir arsa, böylesine “kâr marjıyla” satılıyorsa, bu alım satım sözleşmesinde bir siyasetçinin bırakınız imzasını, “öyle ya da böyle” herhangi bir dahli olabilir mi?

Cevap, “Hayır”dır..

Hele o kişi, iktidardaki bir partinin genel başkan yardımcısı ise yapılan iş öyle “Hayır..”la geçiştirilemeyecek kadar “hayırsız” bir iştir.

Bunun adı, rüşvet değilse bile Nazlı Ilıcak''ın ve Hadi Özışık''ın yerinde tespitiyle tam bir “arsa spekülatörlüğü” ve “nüfuz suistimali”dir.

Bir tarafta Başbakan Erdoğan, Türkiye''nin bitişiğinde “imar” değişikliği pardon “harita” değişikliği yapılırken Türkiye''nin “arsa değerini” yükseltmek ve Türkiye''nin “nüfuzunu” artırmak için diplomasi atağı başlatacak..

Beri tarafta, yardımcısı olan biri “nüfuzunu” kullanarak şaibeli bir işe imza koyacak.. Bu, mazur görülebilecek bir “iş” değildir.

Bu arada “Türkiye''nin arsa değeri” dedim ya.. Birileri çıkıp “Sen nasıl olur da vatan toprağından arsa diye bahsedersin?” diyecektir.

E tabii, “teşbih” denilen kavramdan bihaber olunursa Başbakan Erdoğan''ın “kelle” sözcüğü de yüksek yargı tarafından üç kuruşluk tazminatla sonuçlandırılır! (Nihayet Şaban Dişli meselesi ile “kelle” sözcüğü arasında bir bağlantı kurabildim!)

Dün okumuşsunuzdur; Başbakan Erdoğan''ın şehitler için “kelle” dediği iddiasıyla verilen üç kuruşluk tazminat kararı Yargıtay tarafından oybirliği ile onandı..

Bu kadar siyasi içerikli bir karar verebilen yargı mekanizması orta yerde dururken, birileri kalkıp “Efendim milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılsın..” diyebiliyor.

Bir şehide “kelle” demeyecek kadar şehadet mertebesinin ulviliğine inanan biri olan Erdoğan şayet bu karardan sonra milletvekilliği dokunulmazlığını kaldırırsa, okurlarıma söz veriyorum, kendisine bu köşede “çok pis dokunacağım”!.

Tahrikçilerin suratını “pişmiş kelle” gibi sırıttıracak olan bir karar verip Başbakan''ı “üç kuruş” tazminata mahkum etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Zira hukuku “beş paralık” etmek, hukuk adamlarının vazifeleri arasında değildir.

Bunun gibi, Başbakan Erdoğan''a aşağıdaki gibi hitap etmek de Ertuğrul Özkök''ün üstüne vazife değildir.. (Laf aramızda bu konuyu da iyi bağladım!) Diyor ki Özkök:

“Neden eşinizi alıp Boğaz''da bir restorana gitmiyorsunuz? Bir masaya oturup, elinize bir bardak alın. Hadi vişne suyu koymayın, şarap sanırlar. Ayran içmeyin rakı derler. Portakal suyu koyun kimse bir şey zannetmez. Yan masaya bir kadeh kaldırın, eminim bu ülkede çok şey değişir.”

Özkök bunu dedikten bir gün sonra öğreniyoruz ki umreye gidecekmiş, “hemi de” sakal da bırakmış..

Herhalde Dolmabahçe''de Erdoğan, Özkök''e dedi ki:

“Neden eşinizi ya da ne bileyim Bekir Coşkun''u alıp Mekke''ye gitmiyorsunuz? Kabe''yi tavaf ederken elinize bir kitap alın. Hadi elinize Kur''an almayın, yobaz sanırlar. Yanınızda asa ile dolaşmayın, yanınızdakini odun sanırlar. Sopa göstermeyin, Ergenekoncu derler. Elinizde röperli kroki olmasın, Kabe''ye Hilton arazisi muamelesi çekiyor derler. Sakala gerek yok, sizi Özdemir İnce''ye benzetirler. Mehmet Emin Karamehmet''i bitirmek için ettiğiniz dualardan sonra kadeh kaldırıp üstüne soğuk bir su için, eminim bu ülkede her şey değişir.”

Mi, dedi; bilmiyorum!

Bilip bilmeden “yazdım” ama inanın bilseydim “söylerdim”!

16 yıl önce
Erdoğan, Ertuğrul Özkök"e bakın ne demiş?!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle