|
Bıyıkaltı haberleri

Çılgın pilotun hikayesini herhalde okumuşsunuzdur. New York-Las Vegas arasında uçmakta olan bir uçağın pilotu olan Clayton Frederick Osbon, ihtiyaç gidermek üzere kokpitten çıkıp tuvalet kabinine giriyor. Uçaklarda tek bir pilot olmadığından bunu yapmasında bir anormallik yok. Anormallik daha sonra başlıyor. Ne oluyorsa oluyor, pilot tuvalette kafayı sıyırıyor ve tuvaletten dışarı fırlayarak "Irak, El Kaide, terör. Dua edin, hepimiz düşeceğiz!" diye avazı çıktığı kadar bağırmaya başlıyor. Neyse ki vaziyeti erken farkeden yardımcısı hemen kokpitin kapısını kilitliyor da pilotun çılgınlığı fiiliyata dökerek uçağı tehlikeye atmasına meydan verilmiyor. Zaten hemen ardından da yolcular duruma el koyuyor ve pilotu zaptediyorlar.

Hikaye eğlenceli ve pilot da kesinlikle çılgın mı çılgın... Tuvaletten çıkarken panik içinde söylediklerine dikkatinizi çekiyorum özellikle: "Irak, El Kaide, terör. Dua edin, hepimiz düşeceğiz!"

Dört beş sene öncesine kadar Amerika Birleşik Devletleri''nin resmi dış politikasını özetlemiyor muydu bu sözler yahu?

...

Malumunuz bir kere daha ayarlarımızla oynandı ve saatler bir saat ileriye alındı. Bu yaz saati-kış saati gelgitleri hepimizin haklı olarak sinirlerini bozuyor. Gün ışığından daha fazla yararlanmak için diye romantik kılıflara sokulsa da, endüstriyel saplantıları olan zihinlerin basit bir dayatması bu... Sinirlenmekte de fevkalade haklıyız. Zaman treni gidedururken yapılan böyle ani ray değişiklikleri bünyeyi sarsıyor tabiatıyla. Bunun biz adamakıllı farkındayız gerçi ama, bu defa bilim adamları da enteresan bir şekilde bizimle aynı kanaatte. Onlar da kendi lugatlerine uygun bir dille "bu uygulamanın kişilerin biyoritim ve psikolojilerini olumsuz yönde etkilediğini" söylüyorlar. Birçoğumuzun pek lüzumsuz bulduğumuz, bu müdahale hem insanlar, hem hayvanlar üzerinde hormonal değişikliklere yol açıyormuş. Bizim tıkır tıkır işleyen biyolojik saatimiz ile zırt pırt değiştirilen günlük saat birbirine ters düştüğünde, "uykusuzluk, uyku bozuklukları, iştahsızlık ya da depresyon" gibi illetler kapımızı çalıyormuş. Uzmanlar bu etkilerin sadece birkaç gün sürdüğünü söylüyorlar ama onlar özellikle bizim millet olarak yakamıza yapışan illetlerin ne kadar kısa zamanda tiryakisi olduğumuzu belli ki bilmiyorlar.

Bu arada biyolojik saat dediğimiz şey soyut bir kavram değilmiş, harbiden böyle bir saat varmış! Yeri de beynimizin arka kısmında ve göz hizamızdaymış.

Benim sevgili evhamlı vatandaşlarım, başladı mı şimdi kafanızın içinde bir tik tak tik tak tik tak...

...

Son haberimize katacak suyum yok, aynen alıntılıyorum:

"ABD''nin Michigan kentinde yaşayan Edna Geisler her sabah kapısına dayanan bir hindi yüzünden kabus dolu günler yaşıyor. 69 yaşındaki Geisler sabahları belli bir saatte postaneye gitmek zorunda olduğunu fakat bu hindi yüzünden evinden çıkamadığını belirtti. Hindinin adını ünlü Hollywood filminin fantazi kahramanından esinlenerek ''Godzilla'' koyan Geisler ''Detroit Free Press'' gazetesine verdiği röportajda şunları söyledi: "Godzilla yüzünden sabah evden çıkış saatlerimi değiştirdim. Ormandan çıkıp her sabah kapıma geliyor ve çıkmama izin vermiyor. Komşularım da arabalarına yürürken yanıbaşlarında bitiyor ve onları ısırıyor."

Amerikalıların hindiye "turkey" dediğini hatırlatırım. Şimdi okul müdürü tonunda soralım:

-Bu durumda aşırı gayretli komplo teorisyenlerinin zihnine ne düşmüş oluyor, kurt düşmüş oluyor!

12 yıl önce
Bıyıkaltı haberleri
Şehit sağlıkçılar
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?