|
Dönüşümün geri dönüşü var mı?

Orta yaşın üstünde olanlar, bugün ebeveynlerinin yaşamadığı bir şekilde yaşıyor. Daha genç olanlarsa hızla anne babalarının yaşadığı dünyadan uzaklaşıyor. Baş döndürücü değişim (belki dönüşüm demek daha doğru buna) her alanda büyük bir hızla sürüyor. Bilgisayarların işyerlerine ve sonrasında evlere girmesinin üstünden sadece bir çeyrek asır geçti ama o zamanlarda kullandığımız araçlarla şimdikiler arasında devasa farklar var. İnternet daha da hızlı gelişti ve yaygınlaştı, bugün neredeyse dünyadaki hiç kimse siber ağın dışında değil. Bu kadar büyük bir dönüşümün bu kadar hızlı yaşandığı bir dünyada tabiidir ki insan da olduğundan daha başka bir şeye doğru evriliyor. Çünkü kullandığımız araç ve teknolojiler kendi alışkanlıklarını biz farkında olmadan hayatlarımıza yüklüyor. Bu dönüşümü oldukça hızlı yaşıyor olmamıza rağmen, dikkatimiz hiç kendimizde olmadığından bu yeni alışkanlıkların bizi adım adım kendimizden alıp nereye götürdüğünün bilincine varamıyoruz. Her şey dönüşürken; hayatın ekseni ve insanın yapısı da başkalaşıyor. Bugünün hayatı, dünün hayatından o kadar farklı ki, ebeveynlerimizin az ya da çok yabancısı olduğu, dedelerimiz ve ninelerimizinse yaşasalar kendilerini başka bir zamana ışınlanmış hissedecekleri bir durumda artık. Bunlar olup biterken, insanın bugün artık dünün insanından başka bir şeye tekabül ettiğini düşünmeye pek yanaşmıyoruz. Oysa bugünün torunlarını pek çoğu artık rahmetli olan dedeleri ve nineleri ile aynı odada buluşturma imkanımız olsa, muhtemelen konuşabilecekleri hiçbir konu bulamazlar. Bu aslında bugünün ebeveynleri ve çocukları arasında da büyük ölçüde yaşanan fazlasıyla acıklı bir şey!

Theodor W. Adorno, ‘Minima Moralia’ kitabında kullandığımız yeni imkan ve araçların bizi nasıl dönüştürdüğüne dikkat çekiyor: “Teknoloji, jestlerle birlikte insanların da dakikleşmesine, kesinleşmesine ve hunharlaşmasına yol açıyor, insan hareketlerini her türlü duraksamadan, düşüncelilikten ve edepten arındırıyor. Onları nesnelerin amansız ve denebilirse tarih dışı taleplerine bağımlı kılıyor. Böylece, sözgelimi bir kapıyı yavaşça, sessizce ama sıkıca kapatma yeteneği de yitiriliyor. Arabaların ve buzdolaplarınınkiler çarpılarak kapatılmak zorunda; kimi kapılarsa kendiliklerinden kapanıyor, içeri girenleri arkalarına bakmama ve kendilerine kabul eden evi korumama gibi nezaketsizliklere mahkum ederek. Yeni insan tipini anlamak istiyorsak, onu çevresindeki nesneler dünyasının sürekli etkisine maruz kalan, sisteminin en derin noktalarında bile oradan izler taşıyan bir varlık olarak düşünmemiz gerekir”

Hayatın gidişatı, gündelik alışkanlıklar, yöneldiğimiz, peşine takıldığımız şeyler, neredeyse bağımlısı haline geldiğimiz yeni araçlar, teknolojiler insanı eski insandan tarihte bir örneği olmayan biçimde koparmış durumda. Yeni geldiğimiz yer, yeni yaşadığımız hayat, yeni bağımlısı olduğumuz imkan, araç ve alışkanlıklar sadece gündelik yaşantımızı değil, düşünme ve hissetme biçimlerimizi, buna bağlı olarak da kimlik ve karakterlerimizi değiştirdi. Ve bütün bunlar, bizi üstünde şöyle adam akıllı bir düşünme imkanı bulamadan oldu. Bugün bu hiç olmamış gibi davranıyor ve rutinimizin içinde dönüp duruyoruz. Yaşadığımız dönüşümün belki de en can alıcı tezahürü, bizim artık kendini inşa eden insan olmaktan çıkıp dışarıdan çeşitli etki ve etkenlerle kurgulanan bireylere dönüşmüş olmamız. Bu hiç kuşku yok ki vahim bir şey! Artık insan iradesi diye bir şeyden söz edilebilir mi, bu konu tartışmaya açık. Birçokları benim gibi düşünenlerin mevcut bozulma halini biraz abarttığını düşünüyor. Böylelerine kendilerine basit bir test uygulamalarını öneriyorum: Hayatlarına son yirmi-yirmi beş yıl içinde giren ‘şey’lerin herhangi birinden vazgeçmeyi denesinler!

#Theodor W. Adorno
#Minima Moralia
#dönüşüm
#teknoloji
2 yıl önce
default-profile-img
Dönüşümün geri dönüşü var mı?
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..