|
Fotoğraflarımın fotoğrafı

Lise yıllarında, meraklılarının çok iyi bileceği, üstten bakmalı Lubitel makine ile ilk fotoğraflarımı çektim. Makineyi bir arkadaşımdan bir süreliğine ödünç almıştım. Daha sonra bir yakınımın savaş için görevli gittiği Kore’den getirdiği Ricoh marka, kurma kollu analog makine ile çekimler yaptım. Üniversitede iki dönemlik fotoğraf dersinde tematik denemeler yapma imkanı buldum, karanlık odaya girdim, fotoğraflarımın baskılarını da kendim yaptım. Kendi paramla aldığım ilk fotoğraf makinesine sıra geldiğinde, yanlış hatırlamıyorsam 2005 yılıydı, artık çoktan dijitale geçilmişti. O gün bugün fotoğraf çekmeye devam ediyorum. Fotoğraf aşkıyla bir grup arkadaşımla binlerce kilometre dağ bayır dolaştım, halen de zaman zaman bunu yapıyorum. Bir sene kadar önce pes ederek eski tip tuşlu telefonumu bırakıp akıllı telefona geçtim. Telefon seçiminde orta halli bir telefonu yeterli gördüm ama cihazın fotoğrafla ilgili yeteneklerine öncelik verdim. Bugün telefonumda hâlâ ‘whatsApp’ yok ama şimdiden yüzlerce fotoğraf birikti bile.

Fotoğraf merakımın sinemaya olan tutkumla bir ilgisi olduğunu sanıyorum. Sinemaya ilgim çok küçük yaşlarda, ilkokul öncesinde yazlık sinemalarla başladı. Hiç azalmadan bugünlere kadar geldi. Çocuk yaşlarda, hayatımın ilerleyen dönemlerinde sinemanın içinde olacağıma, filmler yapacağıma dair hayallerim vardı. Belki bir çocuğun da olduğu gibi... Ucundan bulaştım da, setlerde bulundum, bazı drama ve belgesellerde görev aldım, senaryolar ve metinler yazdım. Ancak sinema sadece insanın hayal ettiklerini perdeye aktarmasından ibaret değildi. O kadar şiirsel olmayan gerilimli ortamlarda idari beceri, dar alanda organizasyon kabiliyeti ve sermayenin kedinin sırtında taşındığı bir imkansızlıklar serüveninde adeta şapkadan tavşan çıkartabilecek bir ekonomik maharet gerektiriyordu. Üstelik benim o alana yönelebileceğim yıllarda yollar benim gibilere çok da açık değildi. Böyleydi ya da ben gözüm böyle meşakkatli bir uğraşı kesmediği için bahaneler ürettim. Her neyse... Sinemanın seyircisi olmak kolayıma geldi, öyle kaldım. Bir şeyleri görsel bir dille anlama ve anlatma arzumu da tamamen fotoğraf üzerinden yaşamaya/yaşatmaya yöneldim.

Fotoğraf öksüz bir alan Türkiye’de... Görsel teknolojilerin bunca gelişmesine ve hemen herkesin her gün onlarca fotoğraf çektiği bir zamanda bu hâlâ böyle... Hatta belki de bu bolluk yüzünden böyle... Gündelik bir alışkanlığı aşacak bir tutkuyla fotoğraf çeken, fotoğrafı seven, fotoğrafla yaşayan insanlar için yollar çok açık değil... Fotoğraf derneklerinin faaliyetleri, pek az insanın ziyaret ettiği sergiler, edebiyat dergilerinde yan roller, nadiren kitap kapakları ve internet üzerindeki sosyal mecraların vahşi ve çoğunlukla can sıkıcı alışkanlıklarının bezdirici şekilde (beğen/tıkla/paylaş temelli) işlediği paylaşım alanları... Ve niteliği gözeten uluslararası bazı fotoğraf siteleri... Fotoğrafı görünür kılan imkanlar bunlar... Yetmez ama evet!

Yıllar boyunca çektiğim binlerce fotoğraftan bazılarını bir süredir instagram üzerinde
adresinde yazısız biçimde paylaşıyorum. Bundan maksat, adı ‘görüntü’ olan bu malzemenin başkalarınca da görülebilir olmasını sağlamak... Ve belki bir yerlerde; bunca emeğin, bunca heyecanın, bunca anlama ve anlatma çabasının, bunca tanıklığın, bunca görsel hikayenin herkese açık bir arşivi bulunsun diye... Öylece sessiz, yazısız ve yorumsuz... Beğeni almak, takipçi toplamak, sosyal medyaya özgü ilgiler oluşturmak gibi beklentilerim yok. Sadece fotoğrafa meraklı olanların, eğer böyle bir arzuları olursa ziyaret edebilmeleri için... Sessiz dolaşılabilecek bir sergi salonu gibi... Tıpkı benim her gün belki de onlarca fotoğrafçının sessiz sergilerinde dolaştığım gibi...

Fotoğrafın kendi meramını anlatabilecek bir gücü olduğuna inanıyorum; bir fon, bir yazı altlığı, bir destek malzemesi olarak görmüyorum fotoğrafı. Beni yıllar boyunca besleyen, yazıp çizdiklerime kendi çağrışım ve renklerini katan fotoğrafların arasında benim fotoğraflarımın da belki başkalarına anlatabileceği bir şeyler vardır diye düşünüyorum. Üstelik her gün bir kılıktan diğerine giren bir dünyada her kare hayatın kaydını tutan bir kayıt olarak çok değerli...

İlgilisine buradan duyurmak istedim.

#Fotoğraf
#instagram
#sinema
2 yıl önce
Fotoğraflarımın fotoğrafı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle