|
Küçük küçük yalanlar

Meselelere her birimiz bir taraftan bakıyoruz. Her bakanın bakışında kendinden bir şeyler var, objektif bakış kahir ekseriyet için artık neredeyse imkansız hale geldi. Belki bir yeni adım atıp şöyle düşünmeliyiz: Hangi taraftan bakarsak bakalım herhangi bir kavramı konuşurken insanı konuşuyoruz aslında. Ve bugünün insanları olarak içimizde hangi idealleri taşıyor olursak olalım, gündeliklerimizde o genel akışın bir parçasıyız. Kendimizi bu akışın dışında görerek konuştuğumuzda, her şeyi bir parça da olsa kendimize göre tarif etmiş, tespitlerimizi doğru yapmamış oluyoruz. Bu durumda herkesin için ortak olması gereken gerçeklikle ilişkimiz doğal olarak zayıflıyor ve sözlerimizin isabetli olma ihtimali de bir o kadar azalıyor.

“İnsanların dahil oldukları veya gözlemledikleri aynı olayı farklı şekillerde tasvir ettikleri sıkça karşılaşılan bir durumdur. Herkeste hikayenin kendi versiyonundan emindir. Bunu nasıl açıklamak gerekir? Sanırım gözlemlerimizin hiçbir zaman mekanik ve objektif olmadığı, bu konuda yapılabilecek tek açıklamadır. Gözlemlerimize ve olaylarla ilgili oluşturduğumuz resme her zaman düşüncelerimiz, duygularımız, arzu ve tutkularımız dahil olur. Farklı görüşlerin ve anlaşmazlıkların kaynağı da budur” diyor merhum Aliya İzzetbegoviç, ‘Özgürlüğe Kaçışım’ kitabında.

Bugünün insanının sadece etkili cümle kurabildiği için kendine bir haklılık kazandırabileceğini düşünebilir miyiz? Elbette hayır, yüz yüze kaldığımız meselelerimiz bundan çok daha karmaşık… Bütün suçları ve günahları birilerinin üstüne yıkabilseydik bu bizi rahatlatabilirdi belki, ama bu ne doğru ne de mümkün! Mevcut önyargıları ve dayanaksız tarafgirlikleri bir yana bırakıp, insanı içindeki hakkaniyet duygusuyla birlikte yeniden inşa etmemiz gerektiği fikrinde buluşmalıyız artık hepimiz.

İnsanı yeniden bulabilmek için insana ait değerleri ve heyecanları kendi iç dünyasında yaşatan, yaşayan insanların varlığı çok önemli… Muhtemel ki birimizin insanlık hayali bir diğerininkini tutmayacak. Ama adalet, vicdan, hürriyet gibi asırlara direnmiş ortak paydalarımız var üzerinde çalışabileceğimiz. Görmemiz gereken gerçekler de var tabii… Yeni dünyanın baş etmesi gittikçe güçleşen yalanlarıyla vuruşmamız gerekecek muhtemelen. Bunun için de kendimizi oyalamakta kullandığımız yalanlardan kurtulmak zorunda kalacağız. Fikirlerimizi, entrikasını bizden daha hızlı geliştiren bir dünyayla yüzleşebilecek bir yetkinliğe taşımamız gerekiyor öncelikle. Çünkü bırakın on yılları, yıllar önceki fikir cephanelerimiz bile neredeyse kuru sıkı bugün.

Bizim algılarımız akla-kara üzerinden konuşulan bir dünyaya aitti. Bugün iyilik de, kötülük de gri tonlarda kurgulanıyor. Olan biteni en azından yeterli seviyede anlayabilmek için daha fazla sükûnete ihtiyacımız var. Bizden başkasının kutlamadığı zaferler üzerinden değil, daha ziyade bizi kendimizle yüzleştiren hayal kırıklıklarımız üzerinden yürümeliyiz. Çünkü yalanlar kurmaca idealleri de her yanından sarmış durumda. Üste çıkmalar zafer yerine geçmiyor; aksine reklam kampanyalarına, sloganlar tişört üstü gevezeliklere, klavye şövalyeliklerine, kopyala yapıştır kolaycılıklarına malzeme ediliyor sadece. Canımızın yanmasını göze alarak hakkaniyetle düşünmek ve ayna korkusunu yenmek önümüzdeki tek yol, tek kurtuluş çaremiz...

“Canımı acıtmayan düşüncelerin” dedi beyaz saçlı adam, “zihnimi küçük küçük yalanlarla tıka basa doldurması çok muhtemel!”

#Kültür
#Tarih
#Toplum
#Gökhan Özcan
1 yıl önce
Küçük küçük yalanlar
Demirören temeli attı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü