|
Bazen bir uyuklarsın...
Ramazan'ı ihya etmek bizim harcımız değil, bizim Ramazan'la ihya olmamız gerekiyor. Ramazan'la yanlışlarımızdan dönmemiz, istikamet kazanmamız, içimizin söküklerini oruç ipiyle bir güzel dikmemiz gerekiyor. Sesimizi kesip yeryüzüne inen sükûnetten bir nasip beklememiz gerekiyor.

Bazen bir uyuklarsın, filim kaçar ya, vaziyet işte öyle!

Asıl meselenin dükkanı sinek avlıyor, teferruat dükkanının önünde kuyruk var. Koca bir toplum, küçük küçük meselelerin peşine takılıyor, tek bir anına paha biçilemeyecek şu mübarek vakitleri boş lafazanlıklarla çarçur ediyoruz. Zaman zaten ilerliyor, Ramazan'a erişmek marifet değil! Onun maneviyatından bir nasibimiz olmuyorsa, o kahrolası sakızı ha çiğnemişiz, ha çiğnememişiz!

“Her sene aynı soruyu sormak orucu bozar mı?” diye sordu artist dinleyici. “Onu bilmem ama sinirimi çok bozuyor!” diye isyan etti biçare anlatıcı.

Bir kulak verelim bakalım; yalanın, gıybetin, iftiranın, fesadın, hasedin, kindarlığın, bozgunculuğun, gammazlığın, madrabazlığın, laf taşımanın, ona buna çakmanın, şunu bunu yargılamanın, ötekine berikine kötü sıfatlar takmanın orucu bozup bozmadığını soran var mı hocaefendilere?

İlmihallere bu başlıkla bir bahis açılmamış diye, idrak üstümüze vazife değil mi zannediyoruz?

Yanıma gelip “Şu orucumu biraz tutar mısın” dedi şaşkının teki, “ben iki küfür edip geliyorum!”

İnsanın orucu da, namazı da nihayetinde kendine benziyor; eğri adamda doğru elbise düzgün durmuyor!

“Elbiselerini boşa ütülüyorum” diye geçirdi içinden ütü, “asıl kırışık olan adamın kendisi!”

Kimi döner fakr ile, gönlünde devran olur. Kimi döner kibr ile, netice fasit daire!

“Allah bir kimseyi severse, sevdiği kişiye günahlarını büyük gösterir ve ona tevbe kapısını açar. Bu kapı Cenab-ı Hakk'a kurbiyet bahçelerine açılır. Allah bir kimseye kızarsa, günahlarını onun gözünde küçültür ve onu çeşitli belalarla cezalandırır; ancak o kimse günahlarını küçük görecek kadar talihsiz olduğundan, tavsiyelere uymaz ve sonuç hüsran ve mutsuzluk olacaktır” buyuruyor Sehl-i Tüsterî Hazretleri.

Nice bekleyişten sonra gözünden dökülen iki damla yaş onu o kadar ümitlendiriyordu ki, o gün akşama kadar gördüğü her düşküne sadaka veriyordu.

Seyyid Seyfullah, “Eğer aşık isen yâre/ Sakın aldanma ağyâre/ Düş İbrahim gibi nâre/ Bu gülşende yanar olmaz” diyerek işlemiş gönül gergefine aşkın kelimelerini, rahmet olsun.

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı herhangi bir dizeye gönüllü kafiye olmayı bekleyen insanlar da var.

Gönül çiçeğine can suyu vermeyi hiç ihmal etme, bil ki muhabbetle açan yediverendir.

“Kim bilir” dedi meczup, “ Belki sen hayal kuruyorsun, belki hayalin seni kuruyor!”
#Ramazan
#Meczup
8 yıl önce
Bazen bir uyuklarsın...
Robert Kolej üniversite olsun diye atom reaktörü teklif ettiler!
Yeni-sömürgecilik ve Arap sonbaharı
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı