|
Boşa dönen zemberek

Tek boyutlu algılarla zihin düzenimizi kurmaya yavaş yavaş alıştırılıyoruz. Her meselenin her meşrebe göre ayrı ayrı kolaycı açıklamaları bulunuyor, o açıklama ortaya getiriliyor ve kalabalıklar halinde bu kolaycı açıklamalara zihinlerimizi teslim ediyoruz. Yaşadığımız zamanın çok yönlü, çok boyutlu, derinlik gerektiren meselelerinin; bu sığ seviyelere demir atmış çırpıştırma fikirlerle, güncelin oyuncağı olmuş popüler tekerlemelerle makul neticelere bağlanamayacağı aşikâr oysa...



Meselelere dair kavrayışlarımız bizim kendi iç üretimlerimizin, zihnî mesailerimizin birikimlerine dayanmıyor, adeta hazır birer paket olarak tutuşturuluyor elimize. Bu seviyede takılıp kalanlar için sözkonusu paketler oldukça tatmin edici olabilir. Ama şu bir gerçek ki, tarihin acımasız çöpçüleri için bu nevi günübirlik laf kalabalıkları, her sabah ilk süpürülüp atılacak çöp yığıntılarından ibaret olmuştur her zaman.



Yarının sıkıntılarına çözüm aranması gereken bir fikrî zeminde; yarına kadar bile tozu dumanı havada kalmayacak şeylerle vakti heba etmek, uzun vadede kaybetmeyi garanti etmenin en kestirme yolu... Üstelik bu kargaşada aldığımız yara berenin, kaybettiğimiz güzellik ve inceliklerin de haddi hesabı yok. Hem, kaybettiklerimizi yeniden yerine koyacak bir enerjimiz ve heyecanımız olduğuna dair belirti de görünmüyor ortada. Öyle bir belirti olsa; her esen rüzgar oradan alıp şuraya savuramazdı bu kadar kolay bizi!



Birilerinin bizi elimizden tutarak, inşa etmek için en ufak bir gayret sarfetmediğimiz güzel bir geleceğe götürmesini bekliyorsak beyhude bekliyoruz. Herkesin yolu hakettiğine varıyor; yanılmaz adaletin şaşmaz kaidesi bu. Yarın, birileri hakkını vererek iç zenginliklerinden bir güzel hayat çatacak olsalar bile, 'bugün'ün içini yüz akı bir muhteva ile dolduramayanlar olarak bizler o güzel geleceği hak etmiş olmayacağız.



Kendi hakkında yanılmışlar, yanılmaya gönüllü olmuşlarız biz. Hiç vakti olmayanlarız bir yandan ve bir yandan da, vaktini neye harcadığının izahını yapamayacaklarız aynı zamanda. Geçmişte neye yatırdıysak elimizdeki ömür sermayesini, çoktan defteri dürülmüş, kaydı düşülmüş görünüyor dünyanın muhasebe defterlerinden. Ticaret olsaydı yaptığımız, kesin iflastı badireli geçmişimizin neticesi... Ya bugün? Yarına kalacak ne var; parça parça bozdurup harcadığımız şimdiki zamanın bin bir mevzuu arasında?



Oyalananlarız biz, vakit geçirenler, zayi eden, heder eden, bozuk para gibi harcayanlarız sayılı nefeslerini. Bolca iddiamız, pek fazla lafazanlığımız, söyle söyle bitmeyecek havalı retoriklerimiz, her derde deva sihirli formüllerimiz, nereden peydahlandığını kimsenin bilmediği bilgiçliklerimiz var. Astarımız tamam yani; sadece yüzüne bakılacak bir aslımız yok!



Dünyanın hızı bizi aldatıyor ve yerinde saymanın pek çok hareketli modeli var. Ayrıca, nereye gittiğine dair bir fikri olmayanın sabit durması, yürümesinden ve koşmasından daha isabetli de olabilir. En azından yerinde sabit duran için gidip bir duvara toslama ihtimali bulunmuyor. Bilmekten mahrum olan kişi, isterse doğru yanlış yine de bir şeyler yapar, nihayetinde elini tutan yok. Ama 'yapabilmek' iradesi bundan başka bir şey, yapabilen kişi böyle küçücük bir nüansla insanlığına insanlık katabilir, kendini büyütebilir.



Bunun farkında olmayanlar da bilebilsin ki, savruluyoruz. Bu kadar savrulduğumuza göre, bizi aslımıza bağlayan kaideyle irtibatımızda bir sıkıntı var. Savrulmanın sürüklenmeye dönüşmemesi için; vakit öldürmeyi bırakıp yeniden hayat kazanmaya çalışmak lazım artık tutarak anlamın bir ucundan. Aksi halde, boşa dönen bir zemberekten başka bir şey olamayacak bizim için hayat!












#Gökhan Özcan
7 yıl önce
Boşa dönen zemberek
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle