|
Bu ağaç ne ağacı?

Bellek deyince aklına sadece gigabaytlar, terabaytlar gelen insanlar yaşıyor artık dünyada!



“Ey canımın güftesi, ey penceresi bütün sıkıntılarımızın/ Bizim babalarımız neden ölürlerdi hatırla sıra sıra” diyor Turgut Uyar 'Kıyıdaki Elmaya Bir Ses'te.



Ansiklopedilere ilgi giderek azalıyor, sürekli güncellenen dijital bilgi kaynakları revaçta... Beş yıl önce basılmış bir ansiklopedide bile birçok konu başlığının içinde geçerliliğini yitirmiş bilgiler olduğunu gözlemek mümkün. Zamanın başka hiçbir devirde ulaşamadığı bir hızla geçtiğine ve bu döngü içinde bilginin en hızlı eskiyen şey olduğuna inanıyor birçok kimse. Demografik hareketler, tüketim alışkanlıkları, ülkelerin sınırları ya da yönetimleri, şirketlerin kârlılık oranları, teknolojik alışkanlıklar ve saire... Gerçekten de her an büyük bir değişim yaşanıyor hayatta. Bilginin, güncel kalabilmesi için bu değişim hızıyla uyumlu bir ilişki geliştirmesi lazım elbette. Hepsi bu kadar mı peki? İnsanlığın bunca yıllık hayat tecrübesi ne olacak? Bizim tabiatla ilişkimiz neredeyse sıfırlandı diye, asırlar boyunca hayatı insanın tabiatla ilişkisi üzerinden anlayan ve anlatan bilgeliği güncel olmadığı için çöpe mi atacağız? Bilgisayar ekranının önüne çıkardığı her türlü muammayı çözebilen ama mesela altında piknik yaptığı ağacın ne ağacı olduğuna dair en ufak bir fikri olmayan sıradan bir zamane insanı hakkında nasıl bir hükme varacağız? Bilgili mi kabul edeceğiz onu, cahil mi? Evet, kabul etmeliyiz ki bilgisayar teknolojisi bugün hayatın bir parçası... Peki ağaçlar, soyları tamamen tükendi mi? Oksijeni olmayan ve göz alabildiğine kumullarla kaplı bir başka gezegende mi yaşıyoruz biz? Bir şeyler hızla değişiyor ve biz elbette bu değişime bir şekilde uyum göstereceğiz. Ama tabiatı gereği değişmeyen ve o haliyle hâlâ hayatımızın bir parçası olan her şeyle zihni alâkamızı tümüyle keserek mi yapacağız bunu? Bakalım kendimize; değişen ve değişmeyen şeylerin bir toplamından doğmuyor mu aslında bizim kişiliklerimiz?



“Ne çok değişti hayatımızda?” dedi kederle biri. “Ve biz bunu söylemekten hiç vazgeçmedik!” dedi gülümseyerek diğeri.



Biz sanki bir yolun kıyısında duruyoruz ve vızır vızır gelip geçiyor önümüzden telaşla hayat!



Saatler bir gün bir yerde durur, zaman hiç durmaz.



Sürekli kaybolduğunu sanıyor olman, belki de hiçbir yere ait olmadığından!



“Eğer uyuyanların yolu üzerinde uyur isen, herkes uykuda olduğu için seni uyandıran bulunmaz” buyurmuş, 'görünmeyen umman' Ahmet Avni Konuk, mekanı cennet olsun.



Daha söylenmeden unutulmaya yüz tutuyor bütün sözler, yer yok anlamı saklamaya çerçöple dolu hafızalarda.



Saçağına konan kuşlar ürküp kaçmasın diye şarkısını içinden söyleyen insanlar da var.



İlham deli bir tay gibidir, koşusunu bir rüzgar gibi özgürce sürdürmek ister; çitlerle, dikenli tellerle, zincirlerle kısıtlanmamış sonsuz çayırlarda...



“Madem ki unuttun” dedi meczup, “önce hatırlamayı hatırla!”


#Turgut Uyar
#Meczup
8 yıl önce
Bu ağaç ne ağacı?
Biz kendimize yenildik…
Kandil çözüm istiyor mu?
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı