|
Duvarlaşan kapıların önünde...

Türkiye''nin değerler erozyonu bütün hızıyla sürüyor.

Üniversiteler açıldı ve birilerinin tersyüz ederek söylediği gibi yeniden"düğmeye basıldı".

Aynı birilerinin her sene bıkmadan sahneye koyduğu yasaklar trajedisi işte yine sahnede.

Gencecik insanlar, hayatlarının en ''kanatlı'' çağında hayata ve içinde yaşadıkları topluma küstürülüyor.

Örtünme haklarını vakar içinde savunan genç kızlar, çalışarak ve bütün gereklerini yerine getirerek kazandıkları yüksek öğrenim haklarını birilerinin paşa gönlü öyle istiyor diye kaybediyorlar.

Bu da yetmiyor, aslı astarı olmayan suçlamalara hedef oluyor, iftiraya uğruyor ve suçlanıyorlar.

Onların, ''yasak turnikeleri''ni aşarak dersanelerine giren arkadaşlarından hiçbir eksiği yok oysa.

Aksine, okuma haklarını kullanabildikleri başka üniversitelerde son derece parlak sonuçlar alıyorlar.

Konuştuğunuz zaman, dünyayla yaşıtlarından çok daha ilgili olduklarını anlamanız zor olmuyor.

Başarılı olacakları, bulundukları yerleri hakkıyla dolduracakları ve iyi yetişmiş bireyler olarak ülkelerinin geleceğine önemli katkılarda bulunacakları her hallerinden belli.

Ve sanırım sorun da bu!

Bulundukları yerlere, tembel, başarısız ve kapasitesi düşük bireyler olarak gelmiş olsalar; belki de hiç kimseyi rahatsız etmeyecekler.

Hayattan kendilerine pay istemeseler; sinsi dikkatleri üstlerine çekmeyecekler.

Annelerinin yetindiğiyle yetinip kocalarının dizinin dibinde oturmaya devam etseler; çağdaşlığı uyduruk bir makyaj gibi her geçen gün biraz daha eriyip akan bu kuklalar kumpanyasında hiç sırıtmayacaklar.

Ama onlar; 2000''lerin dev platformunda değişmeden varolmayı, değerlerinden vazgeçmeden yaşamayı, her alanda bir şeyler üretmeyi istiyorlar.

Bunu kişiliklerinden, düşüncelerinden ve inançlarından vazgeçmeden yapmayı istiyorlar.

Köhne varlığını yasakların sivri uçlarıyla savunmaya çalışanların bütün korkusu; okullarının kapısında adaletin tecellisini bekleyen bu gencecik insanların, yaklaşan yeni bin yılda varolmayı başaracak azim ve kapasitede olmasındandır.

Sorunun kangrenleşmesinin nedeni budur!

Yasakçı zihinler, Türkiye''nin geleceğinde varolamamaktan korkuyorlar.

Kafalarındaki vadesi dolmuş dünyanın, yeni kuşaklar tarafından bütün bütüne terkedilmesinden çekiniyorlar.

Uzatmaları oynadıklarının kendileri de bal gibi farkındalar aslında; her geçen gün biraz daha telaşlanıp saçmalamaları da bundan.

Her geçen gün daha bir yalnızlaştıklarını görüyorlar.

Başı örtülülerle ve dindarlarla yetinmeyip, liberal aydınlara, saçlılara-sakallılara, yenilikçilere, değişimcilere, yani önlerine gelene sataşmaya başlamaları da, paranoyalarının giderek boylarını aştığını kanıtlıyor.

Belli ki artık deniz bitiyor!

Üniversite kapılarında masumiyetin gül goncaları gibi açan genç kızlar, gaspedilen öğrenim haklarının iadesiyle birlikte, kara siyasayı yavaş yavaş geride bırakan yeni bir bin yılı da umutla bekliyorlar.

Görünen o ki, onlar ufka en yakın yerde duruyorlar.

25 yıl önce
Duvarlaşan kapıların önünde...
Ruh atılımı, Sabahattin Zaim’in ve ADAM’ın estirdiği rüzgâr...
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!