|
Güneşin ince kristal şalı

Güneş ince kristal şalıyla örtüyor üstümüzü.

Derin ve uzun bir uykudan uyanmakta oluyor o sıra, kamaşmayı unutmuş gözlerimiz.

Sersemliyoruz.

Aramıza inen bu ateşten yolcunun gizemli seferinden dönüşünü konuşuyoruz aramızda.

Konuşuyoruz ama, fısıltıların güvenli tonlarına saklanmadan da edemiyoruz.

Ağzımızdan tedbirsiz çıkan kelimelerin, dönüp dolaşıp, ağır bir yük olarak sırtımıza yüklenmesinden korkuyoruz belki de.

Ya da belki; hantal varlıklarımıza tatlı bir esinti şefkatiyle dokundurduğu parmaklarını ürkütmekten korkuyoruz güneşin.

Güneş ince kristal şalıyla örtüyor üstümüzü.

Gövdemizin gizli buzullar gibi ıssızlaşan nahiyelerine vuruyor ışıktan neşterini.

Isıtıyor inceden inceye bizi; bedenlerimizin çürümeye yüz tutmuş vadilerini, ruhlarımızın direngen bozkırlarını ve hafızalarımızın ısrarlı kara deliklerini...

Kendimize geldikçe açılıyoruz hayata doğru; bir kelebeğin kanatlarını, bir çiçeğin yapraklarını, bir cümlenin kelimelerini, bir şiirin imgelerini açtığı gibi...

Öyle savunmasız, öyle arzulu ve öyle heyecanlı...

Tehlikelerin en güvenilirini anlatan bir hikayeye dalıvermişcesine tekinsiz kapısından.

Güneş ince kristal şalıyla örtüyor üstümüzü.

Bir savaş sonrasının şaşkınlığıyla aniden silkiniyor, bir yay gibi geriyoruz varlığımızı, uçuşan tozların ve köhne anıların arasından.

Ümitli bir başlangıca benziyor hali, eteklerini toplayarak karşımıza dikilen ihtiyar zamanın.

Yorgun bir tırmanışa benziyor, avurdlarını öfkenin rüzgarlarıyla şişirerek kabaran dalgalara karşı dimdik duruşumuz.

Bir kuş tüyünün salınıp süzülüşü gibi havada, süzülüyor hayatımız o kristal huzmelerin sessiz akıntılarında.

Gür bir ormanın gölgesine sığınır gibi sığınıyoruz, güneşin bir sararan bir kızaran okyanusuna.

Güneş ince kristal şalıyla örtüyor üstümüzü.

Derin ve uzun bir uykudan uyanmakta oluyor o sıra, kamaşmayı unutmuş gözlerimiz.

Kendimize geliyormuş gibi geçiyoruz kendimizden.

Coşkulu toprak söylencelerine kulak kesilmiş buluyoruz farkında olmadan benliğimizi.

Dallanıp budaklanıyor ve sonra tomurcuklanıp çiçekleniyoruz sahipsiz genç ağaçlar gibi içimizin bahçelerinde.

Dağılır gibi kutlu bir tohum bereketiyle yeryüzüne ve toplanır gibi bütün nehirlerin toplandığı mecraına gerçeğin.

Kapanıyoruz kendi varlığımızın gözenekli gövdesinin üstüne.Ve güneş ince kristal şalıyla örtüyor üstümüzü.

25 yıl önce
Güneşin ince kristal şalı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle