|
Hafızanın unutkanlığı

Hepimiz kelimeleri başka kelimelerin yanına koyarak pek çok farklı kombinasyon ortaya çıkarabiliyoruz. Ama pek azımız anlamların yanına başka anlamları koyabildiğimiz için bütün bu faaliyetin neticesi genellikle kuru gürültü oluyor.



Hayat bu ya, sanki içimizden biri bir kâbus görmüş: Hepimiz dünyanın en büyük kütüphanesinin içinde yaşıyormuşuz ama hiçbirimiz okuma yazma bilmiyormuşuz.



“Bu kitapta seni en çok etkileyen şey neydi?” diye sordu biri. “Kapağı güzeldi” dedi diğeri.



Elimizde tükenmez sayıda araç var; her söze rahatlıkla ulaşabilir ve her sözü başkalarına ulaştırabilir durumdayız. Ancak araçların bu kadar çok çeşitlendiği böyle bir dönemde, 'söz' insanlar nezdinde bütün ağırlığını yitirmiş görünüyor. Söz belki de daha önce hiç olmadığı kadar çok ve yaygın olarak dolaşımda ama bu dolaşım yoğunluğundan bir etki doğmuyor. Söylenenlerin ne anlama geldiğini anlıyoruz ve fakat o anlam hayatımızda bir yer kaplamıyor, bir boşluğu doldurmuyor. Hayatlarımızın her tarafına ölçüsüzce saçıp savurduğumuz şunca anlamlı ifade, zihinlerimizi yavaş yavaş ele geçiren derin anlamsızlığa çare olmuyor.



Bir yerde bir boşluk olduğunu söylüyorsak; oranın boş olduğunu söylemiş olmuyor, orayı bir boşlukla doldurmuş olduğumuzu itiraf ediyoruz aslında.



“Ben özgür bir insanım, içimden ne gelirse yapabilirim” dedi biri. “Ya içinden bir şey gelmiyorsa!” dedi diğeri.



Seni özgür kılacak olan yegâne imkan, Kusursuz'a teslim olarak içindeki kusurlardan kurtulabiliyor olmandır.



Etrafta yıkayacak su varsa, ellerini her kirlettiğinde o suyla yıkayabilirsin. Ama etrafta yıkayacak su yoksa, elinin kiri senin mahpushanen olabilir.



“Özgürlük, bir durum olan 'hürriyet'in değil, bir eylem olan 'ihtiyar'ın karşılığıdır. İhtiyar ile kastedilen, pek çok değil, fakat sadece iki şık, yani iyi ve kötü arasında yapılan seçimdir. Çünkü ihtiyar kelimesinin anlamı 'hayr'a bağlıdır. Dolayısıyla ihtiyar, iki alternatif arasında daha iyi olanı seçmektir. Özgürlük sorunu açısından bu nokta son derece önemlidir; zira iki seçenekten kötü olanı seçmek ihtiyar, yani özgürlük değildir, zulümdür” diyor Nakib el-Attas.



Bir de şunu düşünün; baş dönmesinden muzdarip bir pusula ne hisseder?



Yolunu yıldızlara bakarak bulanlar hiç kaybolmaz. Yolunu bulmak için tabelalara muhtaç olanlar içinse, yanlış konmuş ya da hiç konmamış bir tabela her şeyin sonu olabilir.



“Geceleyin karanlıkta/ Yıldız tuttum gök içinde/ Işığını sana vurdu/ Bir gül açtı yüreğinde” diyor sevgiyle Ülkü Tamer, 'Geceleyin'de.



Hatırladığı her iyi ve güzel şeyi, zaten hiç unutmamış olan insanlar da var.



“Susuzluğunun farkında olmayana” dedi meczup, “ne çölden bir ibret çıkar, ne bir vaha hayat verir!”


#Kelimeler
#Kitap
7 yıl önce
Hafızanın unutkanlığı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle