|
Hayat kılçık atıyor!

Eski muzip günlerimizde önümüze gelene uçuk bir aşk hikayesi anlatırdık. Sonunda şaşırtmaca mantığına dayalı bir bilmece saklı olan bu hikaye şöyle bir şeydi:

Bir delikanlı, dünyalar güzeli bir kıza ilk görüşte âşık olur. Kız da onun bu aşkına karşılık verir. Uzun zaman el ele kol kola dolaşırlar. Sonunda delikanlı ağzından baklayı çıkarır ve kıza evlenmeyi teklif eder. Kız bu teklifi sevinçle kabul eder. Bunun üzerine delikanlı cebinden bir yüzük çıkararak kızın parmağına takar. Böylece nişanlanmış olurlar. Her iki tarafın ailesi de duruma rıza gösterince, geriye bir tek düğün yapmak kalır. Ancak delikanlının bu düğünü yapabilecek kadar parası yoktur. Düşünür taşınır ve gidip gurbet elde çalışarak düğün parasını kazanmaya karar verir. Kız istemeye istemeye bu fikri kabul eder. Bunun üzerine delikanlı bavulunu toplar ve gurbet ellere doğru yola çıkar.

Aradan günler geçer. Delikanlıdan gelen birkaç mektubun arkası kesilir. Kız uzun zaman delikanlıdan haber alamayınca yemeden içmeden kesilir ve gittikçe zayıflayarak bir deri bir kemik kalır. Bir gün hasretinden gözyaşları dökerek deniz kenarında dolaşırken, nişan yüzüğü zayıflayan parmağından çıkar ve denize düşer. Kız mavi sularda kaybolup giden yüzüğün ardından bakakalır.

Aradan biraz daha zaman geçer ve kızın artık ümidinin tükenmeye yüz tuttuğu bir zamanda delikanlı geri döner. Kız buna çocuklar gibi sevinir. Uzun uzun hasret giderirler. Sonra kız, nişanlısına kendi elleriyle bir sofra kurar. Yemekte balık vardır. Delikanlı neşe içinde balığını ortasından ikiye ayırır. Bir de ne görsün?

İşte hikayenin tam burasında merakla bizi dinleyen kişiye döner ve sorardık:

- Bil bakalım balığın içinden ne çıkmış?

O da kapıldığı illüzyondan uyanamayıp cevabı yapıştırırdı:

- Yüzük!

İşte o zaman pis pis sırıtarak gerçek cevabı söylemenin zamanı gelirdi:

- Ne yüzüğü, kılçık çıkmış, kılçık, kılçık!..

Bu tuzaktan çoğu kişi kurtulamazdı ve yine çoğu tongaya düşmenin verdiği abartılı öfkeyle ağzına geleni söylerdi.

O zaman bunun sadece eğlenceli, uçuk bir hikaye olduğunu düşünürdük.

Yanılmışız!

Geçtiğimiz günlerden birinde Yeni Şafak''ta yayınlanan bir haber fena halde yanıldığımızı belgeliyordu. Aynen aktarıyorum:

"BİR NİŞAN YÜZÜĞÜ HİKAYESİ"

ABD''nin Florida eyaletinde genç bir kızın 1969 yılında plajda yüzerken kaybettiği nişan yüzüğü, 30 yıl sonra aynı plajın açıklarında avlanan bir köpekbalığının karnından çıktı. Enterprise kasabası yakınlarındaki New Smyrna Plajı açıklarında avlanan balıkçı James Jones, yakaladığı köpekbalığının karnını açınca, içinde ''Janice Reynolds'' adının yazılı olduğu bir nişan yüzüğü buldu. Jones uzun bir araştırma döneminden sonra yüzüğü, yeni soyadı Lewis olan sahibine geri verdi. Janice ile evlenen Norman Lewis, "Bu yüzüğü, liseden mezun olduğumuzda nişanlıma armağan etmiştim. Ancak birkaç gün sonra Janice plajda yüzerken onu kaybetti. Bizim için çok değerli olan bu yüzüğü bulmak için çok dua etmiştik. Dualarımız geç de olsa tuttu" dedi.

Şimdi söyleyin; hayatın bana attığı bu kılçığı tekzip kabul ederek, anlattığım o münasebetsiz hikayeyle onca zaman canlarını sıktığım bütün o insanlardan özür dilemeli miyim sizce?


25 yıl önce
Hayat kılçık atıyor!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle