|
Koşar adım nereye?

Günübirlik ilgiler ve koşar adım zihinlerle hiçbir meselenin künhüne varılamaz, idrakine ulaşılamaz. Toplumsal akışkanlıktan kopmak, duraklamayı göze almak, vakit ayırmak, belli bir sükunet hali kazanabilmek gerekir ki, o mesele hakkında zihnimizde bir anlam birikebilsin. Oysa biz sürekli hareket halindeyiz, hiçbir mesele için duraksamayı, toplumsal fotoğrafların dışında kalmayı göze alamıyoruz. Dolayısıyla sadece eğleniyor, oyalanıyoruz.



“İnsanlar, dünya ile ilgili olarak uzmanlar neye inanılması gerektiğini söylüyorsa, ister istemez, ona inanıyorlar. Tabiattaki 'işaret'leri başkalarının değil, kendi gözleriyle okumak için, kendi Allah vergisi duyularının şehadetini, peygamberlerin ve kendi ruhanî cevherlerinin çağrısını görmezlikten geliyorlar. Kendilerine gerçek denen şeyin gerçek olduğunu kabul ediyorlar. Ama inandıkları 'gerçeklik', bilimsel kibir, medya ve popüler kültürün uzlaşmasıyla inşa edilmiş, yanılsamaların en zayıfı ve inanılması en güç olanıdır” diyor William Chittick, Tasavvuf isimli kitabının önsözünde.



Açık büfedeki her yemekten bir miktar koyarak doldurduğumuz bir tabaktan her şeyin tadının birbirine karıştığı acayip bir damak karmaşası çıkıyor. Kahir ekseriyetimizin kültürel vaziyeti de esasen bundan pek farklı değil! Her şey birbirinin içine girmiş durumda ve artık hiçbir şeyin tadı tam olarak alınamıyor, anlaşılamıyor.



“Çok sessizsin bugün” dedi biri. “Kelimeleri içimde biriktirmeye çalışıyorum” dedi diğeri.



Önce sadece tek bir şeyi anlamaya gayret etmek gerekiyor, onun idrakinde bir mesafe alınca bir başka şeye geçmek... Kafada anlam biriktirmenin daha kısa, daha kestirme bir yolu yok. Her şeyden bir miktar haberdar olup, hiçbir şeyi derinliğine kavrayamayan yeni insan, doğru güzergâhı değil ama maalesef o kestirme yolu aramaya devam ediyor.



Son asrın insanlarının belki de en şaşılası hali, neredeyse bir ömür ihtirasla bilginin peşine düşüp, nihayetinde tam teşekküllü bir cehalete ulaşmalarıdır.



Bildiklerinin körü olursan, bilmediklerinin aydınlığından mahrum kalırsın, hayat böyle!



“Çıkrığa sezadır iplik bükmesi/ İğneye layıktır libas dikmesi/ Ehl-i kemal ile cefa çekmesi/ Yeğdir cahil ile sefa sürmeden” diyor Aşık Seyranî, rahmet olsun.



Karınca kırıntının kıymetini bilir ve sadece bunu bilmekle hayatı âbâd olur.



“İçim daralıyor” diye şikayet etti biri. “Demek ki dışın fazla genişliyor!” dedi yanındaki.



Nabzının atışını, hayatını dolduran tarifsiz bir musiki gibi hayranlıkla dinleyen insanlar da var.


Dünyanın sesi hiç kesilmez, iki kulağını da dünyaya verip gönlünün fısıltısına kulaksız kalma!



“Anlamak istiyorsan dikkatini bana ver” dedi meczup, “ama bir daha da geri isteme!”


#Meczup
#Tasavvuf
8 yıl önce
Koşar adım nereye?
Blinken ziyaretinden notlar: Ankara faturayı kime kesti?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!