|
Neden bugün neşe dolamıyor insan?

Bugün 23 Nisan, ama sanırım bugün de neşe dolamıyor insan! Oysa 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı''nın teorik planında pek haklı olarak, herkesin içinin neşeyle dolması öngörülmüştü.

Olmadı!

Olmuyor!

Belki de kazık kadar adam olduğumuzdan böyle hissediyor, günün mana ve ehemmiyetine uygun biçimde neşelenemiyoruz.

Ama belki de devlet tarafından bir yerlere inşa edilmiş olması gereken "Neşe Dolum Tesisleri"ni bulamadığımız için kendi beceriksizliğimizin kurbanı oluyoruz.

Devletler isimleri üstlerinde devlettirler; bizim gibi ölümlülerin taşıdıkları türden zaafiyetleri taşımazlar bünyelerinde.

Eğer bu genel "neşeleneme hali" için devleti suçluyorsanız, müthiş yanılıyorsunuz.

Bu bizim kendi öz "neşelenememe hali"miz; devlet bütün neşelenme imkanlarını ayaklarımızın altına seriyor, biz neşelenemiyoruz.

Üstelik bu yeni bir durum değil; biz bacak kadar çocuklar iken de neşelenmeyi bilmezdik.

Bağıra bağıra okunmuş şiirler, meydanı kaplayan bayraklar ve flamalar, devlet ciddiyetini minimalize halde ortaya seren resm-i geçitler, bu müthiş milli egemenlik ve çocukluk duygularını ayakta saatlerce bekleyerek ve büyük adamlar gibi dünyayı kurtarmak bile bizi neşelendirmeye yetmezdi.

Bunun nedenlerini o zaman düşünmedik, şimdi de düşünmek istemiyoruz.

Bugün 23 Nisan ve "Devletin Pek Hoşuna Giden Şiirler Listesi"nin en başında bulunan şiirlerden birinde buyurulduğu gibi içimizin bir an önce neşe ile dolması gerekiyor.

Bu öyle bir şiirdir ki, bir mısraını unutmuş 23 Nisan çocukları, kendilerini vatana ihanet suçu işlemiş gibi hissederler.

Okulda öğretmenlerinin ve arkadaşlarının, evde anne babalarının yaşayabileceği hayal kırıklığı ve öfke hallerinin gerilimiyle yine de çoğunlukla unutur, bu müstesna şiirin olmadık bir yerinde takılıp kalırlar.

İçlerinde, bu fiyaskonun utancıyla kahrolan ve saatler boyunca hıçkırarak ağlayan çocuklar bile vardır.

Şiirin hiçbir mısraını unutmayan 23 Nisan çocuklarının ise büyük ihtimalle sesleri kısılır, bademcikleri şişer.

Bu onların neredeyse ilk milli fedakarlıklarıdır.

Çünkü bacak kadar çocuklar ne kadar çok bağırır ve hançerelerini ne kadar çok yırtarlarsa, milli egemenlik o kadar çok pekişir.

Dünyanın her ülkesinde milli egemenlik, seslerin yükselmesi ve çıkabileceği en üst noktaya çıkmasıyla pekişir.

Çünkü kahramanlar, haklılar, sonsuza dek yaşaması gerekenler racon olarak kısık ve ince sesli olamazlar.

Onların sesi duyulan seslerin en yükseği olmalıdır.

Ve bütün 23 Nisan''larda, başta yarının büyükleri olan çocuklar olmak üzere herkesin içi neşeyle dolmalıdır.

Dolmuyorsa doldurulmalıdır.

Gülümsemek, hiza, mesafe almak, uygun adım yürümek ve çıt çıkarmadan devletin o metalik sesine kulak vermek, selam durmak ve hak vermek zorunlu hale getirilmelidir.

Doğrusu ben böyle düşünüyorum.

Böyle düşünerek kazara düşünce suçu işliyor ve devletin ali menfaatlerine en ufak bir zeval getiriyorsam; hiç durmam ve devletten onyüzmilyonbinkere özür dilerim.

Zaten isteyerek böyle birşey yapmam!

Sadece bugün 23 Nisan ve nedense korku doluyor insan!

25 yıl önce
Neden bugün neşe dolamıyor insan?
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî