|
Yakının uzaklığı

Yakından bak! Dilinin ucuna gelen söze, sözün içine sakladığı öze, hep orada olan cevhere, töze... Yakından bak! Sese, harfe, kelimeye, kendini bütün bunlardan gizleyen ifadeye... Yakından bak! Önünden geçenlere, yanından geçtiklerine, uzaktan baktıklarına, hiç bakmadıklarına... Yakından bak! Kalabalıklara ve yalnızlara, yalnızlıklara... Yakından bak! Üstüne bir ağırlık gibi çökenlere, ağırlıkları kaldırıp kuş gibi hafifletenlere... Yakından bak! Yere çekenlere, göğe çekenlere, itenlere ve kendine çekenlere... Yakından bak! Hiç görmediklerine, hep gördüklerine, görmeye körleştiklerine... Yakından bak! Gerçeğe, hayallere, gerçekle hayal arasında kurulan incecik köprülere... Yakından bak! Yaşamaya, ölmeye, ölmek için yaşamaya, yaşamak için ölmeye... Yakından bak! Can alanlara, can verenlere, can olanlara, can katanlara... Yakından bak! Âleme, âlemin içindeki âlemlere, âlemlerin içindeki âlemlere... Yakından bak! Aşikâr olana, olmayana, aşikâr olup da beyanı ayan olmayana... Yakından bak! Pirincin içindeki taşa, su katılmış aşa, hamlığı şımartan telaşa... Yakından bak! Yakınında olana, uzağında olana, yakının uzaklığına, uzağın yakınlığına...



Çoğu zaman yakınında olduğumuz şeylere uzaklığımız, ayrı kaldığımız şeylerden çok daha fazla oluyor.

“Demek bugün birbirimizden ayrılıyoruz” dedi biri kederle. “Hayır!” dedi içi yanarak diğeri, “Bizim ayrılığımız bundan çok önce başladı, bugün sadece ayrılığı tamamlıyoruz.”

Gerçeğin tam olarak bu olmadığını bildiği halde; bütün gemilerini öylece denizin ortasında bırakıp uzaklaşan vefasız bir liman gibi hissediyordu kendini.

“Ben ben idim, onlar oydular/ Karanlık indi bize sığındı/ Yılları çok çağlar gibiyiz/ Günleri çok yıllar gibiyiz/ Uzun sessiz bir ağlamak gibiyiz/ Geyik akar suları özleyince/ Akmamız yok, çekilmiş nehirler gibiyiz” diyor Edip Cansever, ‘Akmayı Duydum’da.

“...ne kadar çok bakarsak, o kadar çok muhteşem bakış yakalarız değiştirebileceğimiz; çünkü her biri bir diğerinden daha güzeldir: Ah Helene, gel olabildiğince çok göze bakalım! Ama hiçbir gözün olmadığı yere bakmamak gerektiğini hissediyor musun şimdi? Gözlerimizi içen kör düşmanlarımızın olduğunu biliyor musun? Bakışımız bitene ve boş gözkapaklarıyla kalana dek içtiklerini. Gözlerini dudaklarındaki rüyadan kopar al Helene! Onları eşyaya yönelt, güneşe ve iyi insanlara da; ki yeniden bakışlarla dolsunlar...” diye yazmış bir öyküsünde Rainer Marie Rilke.

Her şey o andaki haliyle yalnızca bir kere görülebilir, göz kırptığımız o kısacık zaman içinde bile bir şeyler kaçırırız. Ne yazık değil mi, âlem hiç durmadan kendini yenilerken, biz neredeyse gözü kapalı bir halde yaşıyoruz.

Fotoğraflardaki görünümümüzü kendimize benzetemeyiz. Bu aslında kendimizle ilgili kurduğumuz hayalden vazgeçemeyişimizden. Çünkü hayaller daima gerçeklerden daha iyimserdir.

Hayata her bakışında başka bir şeye hayran olan, her bakışı için ayrı ayrı hayret tazeleyen insanlar da var.

“Sanma ki mesafe diye bir şey var” dedi meczup, “her şey aslında birbirinin içinde!”

#Yakın
#Uzak
#Mesafe
6 yıl önce
default-profile-img
Yakının uzaklığı
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..