|
Yara var, dikiş tutmaz!

Hayat nimeti, açık unutulmuş bir musluğun suyu akıttığı gibi boşa harcayalım diye verilmedi bize. İmtihanımızın belki de en zor sorusu kendimizi ve insanları ne ile meşgul ettiğimizle ilgili olacak!



Saatine bakarak “Aklıma bir şey gelmiyor!” dedi sıkıntıyla biri. “Belki de sen yanlış durakta bekliyorsun!” dedi diğeri gülümseyerek.



Gerçek fikrin laf kalabalığına ihtiyacı olmaz. Dikkatle bakılırsa; sözünü durmadan çoğaltma çabası içinde olanların, bulabildikleri her şeyle bariz fikirsizliklerinin üstünü örtme telaşına düştükleri rahatlıkla görülebilir.



Dünyada bu kadar boş söz nasıl birikti diye merak edenlere daha kötü bir haber: Boş sözü şımartan boş zihinlerdir!



Günde yüzlerce kez görüldüğü üzere, boş söz ancak konuşma balonlarını şişirmeye yarıyor.



“Çok yavaş yürüyorsun!” dedi tavşan. “Hızlı yürüyünce kulakların mı uzuyor?” dedi kaplumbağa.



Zihinlerimizin yeni icatlara ihtiyacı yok, o yeni icatların velvelesinden yakayı kurtarıp yeniden kendi hakikatine dönmeye ihtiyacı var. Zihinsel olarak uzun zamandır hepimiz gurbette yaşıyoruz. Bunu unutur ve gurbetliğe bir alışırsak; ne içimizde bizi canlı tutacak bir hasretlik ateşi tutuşur, ne o hasreti kanatacak bir sıla, bir öz vatan kalır! Mahrumiyetin aşılmaz bir mahkumiyete dönüşmesidir bu; yavaşça söner ve külleniriz.



Bir hakikati dile getirmeyen her söz, insanın hakikatle arasındaki yeni bir perde!



Esasen dile getirecek bir tek hakikati bile olmayanlar; laf üstüne laf üreterek, derûnunda nice hakikatler barındırmakta olan sükûneti kundaklıyor.



Başkalarının kelimeleriyle konuşan kişi, başkalarının fikirlerine gönüllü çığırtkanlık yaptığının farkında mısın?



“Karşımızda bizi kavramlarla çembere almış ve tüm dünyayı kavramlarla şekillendiren bir güruh var. Acımasız bir güruh. Toplarından tanklarından daha tehlikeli kavramlarını salıyorlar üzerimize. Bazen 'zaten bizim olan' kavramları iğdiş edip sokuşturuyorlar aramıza, bazen tümüyle yeni kelimeler, kavramlar icat ediyorlar zihinleri ifsat için. Aslolan ayık olmak. Farkında olmak. Müslümanca düşünme gayretinde olmak” diye yazmış sevgili kardeşim Ertuğrul Fındık, yeni çıkan kitabı 'Gâvurca Türkçe Sözlük'te. Esasen bu mesele mühimdir, ve birçok yaramızın da sebeb-i iltihabıdır.



Fikirler kurusıkı olunca, insan onca konuşup tartışmadan sadra şifa olacak tek bir yara almadan çıkıyor.



Her acı haberle vurulduğunu sanan ve vücudunda uzun uzun yarasını arayan insanlar da var.



“Nereniz ağrıyor?” diye sordu doktor. “Benimki insanlık ağrısı doktor, ağrımayan yerim yok!” dedi hasta.



“Üzerimden güneş doğup aşıyor/ Eriyip kar gibi bahtım üşüyor/ Gönül tandırında bir aş pişiyor/ Yanan ciğer midir, yürek mi bilmem” diyor Aşık Seyranî, rahmet olsun.



İçinde aşk ateşi yanmayanın can evi üşümez mi?



“Yara öyle bir yara ki” dedi meczup, “istediğin kadar dikiş at, o yine kanar!”




#Hayat
#Aşk
#İmtihan
8 yıl önce
Yara var, dikiş tutmaz!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle