|
Yine o günlerden biri...

Yine o günlerden biri...

Harflerin zihnimin kapısını çarpıp çıktığı ve sayfaların derinleşen beyaz uçurumlarında yitip gittiği günlerden biri...

Hüznün narin gövdesinin, haylaz bir arı kuşu gibi gözümün önünde milyonlarca kez kanat çırptığı günlerden biri...

Yalnızlığın kanun olduğu sularda kıpırtısız bekleyen kayıkların kendiliğinden aklıma düştüğü günlerden biri...

Uğur böceklerinin sanki bin yıllık bir ayrılığın hasretiyle avcumun içine konduğu günlerden biri...

Tanımadığım binlerce yüzün en içe dokunan ifadeleriyle hatırıma geldiği günlerden biri...

Eski tahta kapıların ve pencerelerin zaman üstü bir rüzgarın kollarında titreyip durduğu günlerden biri...

Sokakların olanca kalabalıklarıyla suskunlaştığı, çıplaklaştığı ve zamanın dışına düştüğü günlerden biri...

Gümüş renkli balıkların tarifini bilmedikleri bir ürpertiyle ürperdiği günlerden biri...

Hoyrat koşu atlarının nemli toprak yollara muntazam nal izleri bıraktığı günlerden biri...

Işığın gür meşe dalları arasından kavisler çizerek geçtiği ve yeryüzüne dokunduğu günlerden biri...

Uzak deniz fenerlerinin sadece denizin duyabileceği bir fısıltıyla sırlarını aşikar ettiği günlerden biri...

Güzel kadınların güzelliklerini mümkün olduğunca uzatarak eskimeye karşı çıktığı günlerden biri...

Hatıraların binlerce küçük salıncakla oradan oraya sallanıp durduğu günlerden biri...

Parlak gözlük camlarına insana ait en anlaşılmaz görüntülerin yansıdığı günlerden biri...

Bahçelerin evlerden, evlerin bahçelerden ve her ikisinin insanlardan kilometrelerce uzaklaştığı günlerden biri...

Sayısız düşkün dünyalının başını sokacak bir sıcaklık bulamadan sabahladığı günlerden biri...

Yankısı gönüllere vuran kimi şiirlerin ölmüş şairlerinin kulağını çınlattığı günlerden biri...

Metallerin yapılacak bütün işleri bitirip, çıkarılacak bütün sesleri çıkardıktan sonra aramızdan çekildiği günlerden biri...

Bir köşede unutulmuş bir gitarın aniden yere kapanarak notalarını ortalığa saçtığı günlerden biri...

Kara kedilerin gözlerini çakmak çakmak açarak içimize baktığı günlerden biri...

Boş bardakların garip bir sallantıyla birbirlerine çarptığı ve dünyanın en kristal sesini çıkardığı günlerden biri...

Mezarlıklarda dolaşan ürkek ayak seslerinin ölümün sağır kulağınca işitildiği günlerden biri...

Yorgunluğun insan kılığına girerek beyaz işlemeli yastıklara yaslandığı günlerden biri...

Merdivenlerin inmeye mi çıkmaya mı yaradığının bir türlü kestirilemediği günlerden biri...

Hareketlerin yerçekiminden arınmış gibi havada asılı kaldığı günlerden biri...

Yine o günlerden biri...

O günlerden biri...

Yazacak tek bir kelimenin bile kalmadığı o ıssız günlerden biri...

25 yıl önce
Yine o günlerden biri...
Canlı yayında darbe
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!