|
Siyaseti "özneler" yapmaz

Sn. Ahmet Necdet Sezer 10. Cumhurbaşkanımız oldu. Bunu kişisel düzlemde dile getirmek ne derece anlamlı bilemiyorum, ama kendisini kutluyor ve görevinde başarılar diliyorum. Umarım Türkiye''nin geleceğine önemli katkılarda bulunur ve yeni kuşakların belleğinde olumlu bir iz bırakır.

Kuşkusuz bu temennilerim ülkede son birkaç aydır sergilenen "siyasi yönelimler" konusunda dile getirdiğim keskin eleştirileri bir yana bıraktığım anlamına gelmiyor. Son dönemde çok ilginç ve birbirinden farklı stratejik hedefler doğrultusunda "ortak" manevralar gerçekleştirmeyi başaran "Meclis iradesi", özetle, Türkiye''nin "Başkanlık Sistemi" yolunda attığı adımların önüne geçmiş ve işleri neredeyse "başlangıç noktası"na döndürmüş bulunuyor.

O nokta sevgili Turgut Özal''ın Cumhurbaşkanı seçildiği 1989 yılıdır. Yeniden iğneyle kuyu kazmaya başlayabiliriz. Bu arada bazı dostlarım, çalışma odasında rahmetli Özal''ın resmi asılı bulunan ve -artık eskimiş (!) bir tanımla- sıkı "Özalcı" olarak bildikleri benim gibi birinin, son aylarda Sn. Demirel konusunda sergilediği yaklaşımı biraz yadırgamışlar.

Siyaseti "özneler"in yaptığını varsaydıkça böyle birbirimizi yadırgamayı sürdüreceğiz. Sn. Demirel''e bir "siyasi özne" olarak karşıtlık besleyen, düşmanlık duyan pekçok kişi son dönemde oldukça memnun kalmış görünüyor. Ama ben bu olup bitenlerin arkasında hangi "akılcı tasarı"nın yattığını bugün bile anlayabilmiş değilim: İşte bu nedenle, 1989 koşullarına dönmemizi sağlayan herkesi ayrı ayrı kutluyorum. Geçmişte rahmetli Özal''ın "siyasi özne" olarak yerilmesine karşı çıktığımızda, onun taşıdığı "simgesel işlev"i vurguladığımızda bizi topa tutanları düşündükçe de bugün olup bitenler bana "acı bir şaka" gibi görünüyor.

Bir tür yanıt olarak, Fransız düşünür Michel Foucault''nun oldukça basitleştirerek aktardığım "iktidar" tasarımını burada yinelemekte yarar var:

İktidar aynı anda hem "olumluluk" hem "olumsuzluk" üretir. İktidarın ürettiği "olumluluklar" arttıkça, toplum gövdesi üzerinde yayıldığı alan da genişler. İktidarın ürettiği "olumsuzluklar" ağır basıyorsa, yayılım alanı sınırlanır, ortaya bir tür büzüşme hali çıkar. Kısacası iktidar, ürettiği olumluluk ve olumsuzluklar doğrultusunda daralıp genişleyen bir şeydir. Salt "olumsuzluk" üreten bir iktidar yoktur. Salt "olumluluk" üreten bir iktidar yoktur. Şimdi "Canım, bu son derece basit bir gerçek; bunu Foucault''dan duymaya, öğrenmeye ihtiyacımız yok!" dediğinizi duyar gibiyim. Ama bu basit gerçek bizim "kavrayış alanımız"da pek fazla yer tutmuyor. Kimileri, pay almadıklarını düşündükleri için, iktidarı "salt olumsuz" sayıyor. Kimileri de, pay aldıklarına emin olarak, "salt olumlu" bir kipte okuyorlar iktidarı. Toplumun genel eğilimi böyle bir "karşıtlık tablosu" değilse bile, onun temsilcileri ya da kendilerini onun temsilcisi sayanlar bu işe pek hevesli. Ağırlığın "olumlu" ya da "olumsuz"da olduğu bu şematik yargılamalar pekçok kişiye "kendine bir konum biçmek" açısından sayısız rahatlık sağlıyor. Gelgelelim her iki cephe de aynı yaşama alanında aynı türden kavramlarla aynı araçsallığa sığınıyor. Basit, hem de çok basit! Bu basit "çıkarsama"ya önemli bir eklemede bulunuyor Foucault:

İktidar "öznelerüstü bir strateji bütünü"dür, "karmaşık bir stratejik durum"dur. İktidar bir kurum, bir yapı değildir; hatta yukarıdaki "basit tanım" çerçevesinde, şunun sahip olup da bunun sahip olmadığı bir şey değildir. İktidar onu oluşturduğunu, ondan pay aldığını varsayan öznelerin tek tek "kurduğu, düşündüğü, dile getirdiği" öğelerin toplamından ibaret değildir. Dolayısıyla, sahip olduğumuz güvenli "karşıtlık konumları"na yaslanarak, uygun "günah tekeleri" icat etmek -belki kurnazca, ama- hiç de akıllıca değil. Ne kişilerin tek tek eyledikleri bütünü yansıtır, ne de bu durum bizim sorumluluk payımızı azaltır. Ayrıca bu "olumsuzluk"tan kurtulmak için, salt kişilere yaslanmayı da bir kenara bırakmamız gerekiyor: Kişilerin yalnızca "simgesel" bir işlevi olabilir.

Bugün bir "özne"ye karşı amansız bir savaş verip zafere ulaştıklarını düşünenler, dün bir "siyasi özne" olarak rahmetli Özal''ın ne tür bir "simgesel işlev" taşıdığını da anlamamış görünüyorlar. İşte, tam da bu yüzden, onca yol alıp başladığımız noktaya dönmeyi içime sindiremiyorum.

24 yıl önce
Siyaseti "özneler" yapmaz
Siyonist İsrail için sonun başlangıcı…
Ramazan bereketi, bir hüzün iki sevinç
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı