“Krizi fırsata çevirmek” diye bir şeyden söz edeceksek evet Türkiye ve Türkiye’deki bazı kurum ve kuruluşlar krizi fırsata çevirmiştir.

Mesela küçük ve orta ölçekli bazı firmalar “maske” ve “dezenfektan” üretimi yaparak krizde büyümüşler, krizi fırsata çevirmiştir.

Mesela, bir kaç büyük marka ve devletin ortak girişimiyle “solunum cihazı” yapılmış ve bir çok ülkeye fark atılmıştır. Kriz fırsata dönüşmüştür. Mesela 2 pandemi hastanesi pandemi sürecinde 45 gün gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır.

Örnekleri çoğaltabiliriz.

Son olarak devletin dünyanın en zengin ve en fakir ülkelerine gönderdiği tıbbi yardım ise Türkiye Cumhuriyeti’nin hanesine krizi fırsata çevirmek olarak yazılmıştır.

Hepsi de gıpta edilecek, övünülecek işlerdir.

***

Bir de kriz fırsatçıkları var maalesef.

Necip Fazıl rahmetlinin Sakarya Türküsü şiirindeki, “Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya” mısrasına atıf yaparak, “Beni bir kişi anladı o da yanlış anladı. Amuda kalktı” diyerek verdiği örnek misali, krizi fırsata çevirmekten daha çok kriz fırsatçılığı yapanlar da var.

Mesela toplu ulaşım araçlarının sefer sayısını düşürerek kriz fırsatçılığı yapmak gibi…

Mesela, “İlk dönem ücretsiz dağıtılan sonradan KDV dahil 1 TL’ye satılan tıbbi maskeyi İETT için açtığı ihaleye çağırdığı tek bir firmadan KDV hariç 2 lira 89 kuruşa almak” gibi.

Ya da pandeminin ilk günlerinde “prototip yardım kolisi” adı altında hazırlanan pakete konulan piyasada litresi 15 TL’ye satılan dezenfektana litre başına 75 TL vermek gibi.

Dahası, “Askıda fatura” diyerek göz boyarken, İGDAŞ faturalarını şişirerek kriz fırsatçılığı yapmak gibi.

Kriz fırsatçılığı bunlarla sınırlı değil elbet.

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi (İBB) olağanüstü kötü performansını “pandemi” sürecini kriz fırsatçılığı yaparak örtmek isterken baltayı taşa vurmaya devam ediyor.

En son maske ihalesindeki “fahiş fiyat” bardağı taşıran son damla oldu.

İBB’nin toplum sağlığını doğrudan ilgilendiren bir uygulaması ise yine kriz fırsatçılığı olarak değerlendiriliyor.

Çünkü milletin evinde kaldığı günlerde “kimse görmez” sanılan “pis” bir şey yapıldı. İSKİ’nin atık suları, arıtma tesisleri çalıştırılmadan doğrudan derelere, denizlere salındı.

Krizi fırsata çevirmek iyi bir şeydir. Ne var ki kriz fırsatçılığı yapmak bu memlekete, bu millete büyük saygısızlıktır.

Pandeminin ilk günlerinde olmayan görüntüleri izlediğini söyleyip “Kanım dondu. Siyaset böyle bir şeyse, lanet olsun böyle siyasete” diyenin kriz fırsatçılığı da elinde kaldı. Çünkü milletin gözünün içine baka baka yalan söylediği ortaya çıktı.

Pandemi turnusol kağıdı görevi yaptı. Krizi fırsata çevirenlerle kriz fırsatçılığı yapanlar bu dönemde ayan beyan ortaya çıktı.

Haksız mıyım?

Amerika yanıyor. Neredeyse her eyalette, her şehirde gösteriler var. Siyahi bir vatandaşın polis tarafından öldürülmesiyle başlayan olaylarda iş çoktan olayları ilk başlatanların kontrolünden çıkmış görünüyor.
Bir takım grupların, kalabalıkların önünde ve örgütlü bir şekilde şiddet eylemleri ve yağmalama işlerine soyundukları ortada. Amerika’daki meselenin Türkiye ile ilgilisi ne diyebilirsiniz. Hemen size şu kadarını söyleyip konuyu kapatayım.
16 Nisan 2017’deki referandum sürecinde bazı siyasiler, gazeteci ve üniversite hocaları hayır kampanyası yaptıklarında şöyle diyorlardı, “Türk tipi başkanlık olmaz. Başkanlık sistemi olacaksa mutlaka Amerika’daki gibi başkanlık sistemi olmalı. Referanduma sunulan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Amerikan sisteminden çok uzak.”
Bu görüşü dillendirenler bugün Amerika’daki olayları yorumlarken şunları söylüyorlar, “Trump tek adam olmak istiyor, olaylar o yüzden büyüdü. Amerikan sistemi çöktü. Amerikan rüyasından söz etmek mümkün değil. Amerikan demokrasisi mi? Yok öyle bir şey!”
Allah aşkına dün “Türkiye’de başkanlık sistemi olacaksa Amerika başkanlık sistemi gibi bir sistem kurulmalı” diyerek referanduma karşı çıkanlar, bugün Amerikan sistemini yerden yere vuruyor. O ödülleri sistemde seçimle iktidara gelmiş Trump’ı “tek adamlık”la suçluyor. Yağmacıları, kutsuyor!
Neden acaba?
Acaba, Amerika’da olup bitenler üzerinden Türkiye’de iktidarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve sistemi eleştirme çabasından mı bunu yapıyor?
Başka neden var mı Allah aşkına?
Dün ak dediğine bugün kara diyor. Ve bunu kimsenin sorgulamayacağını sanıyor.