SoruÇift cinsiyetli yaratılanları ve doğuştan eşcinselliği neyle açıklayacağız? Kur’ân’da, “Biz erkek ve dişi yarattık” diyor.CevapAllah Teâlâ insanı erkek ve dişi yaratmıştır. Üreme ve yaşama bakımından da her birinin karşı cins ile evlenip aile olmaları -sayı bakımından- mümkün ve yeterli olmaktadır, bir denge vardır.Çift cinsiyetli olanların çoğunda biri daha güçlüdür, ona göre tasnife girer, erkek veya kadın kabul edilir ve ona göre hayatını sürdürür. Biyolojik olarak eşit veya belirsiz olanlar
Çift cinsiyetli yaratılanları ve doğuştan eşcinselliği neyle açıklayacağız? Kur’ân’da, “Biz erkek ve dişi yarattık” diyor.
Allah Teâlâ insanı erkek ve dişi yaratmıştır. Üreme ve yaşama bakımından da her birinin karşı cins ile evlenip aile olmaları -sayı bakımından- mümkün ve yeterli olmaktadır, bir denge vardır.
Çift cinsiyetli olanların çoğunda biri daha güçlüdür, ona göre tasnife girer, erkek veya kadın kabul edilir ve ona göre hayatını sürdürür. Biyolojik olarak eşit veya belirsiz olanlar ise milyarlar içinde oldukça azdır, istisnaidir; bunlar mümkün ise tedavi edilir, değilse diğer özürlüler gibi yaşarlar, kulca sabrederler, dünya hayatında ebedî mutluluğu kazanmaları için bu durum avantaj da olabilir.
Çift cinsiyetlilik Allah’ın yaratmasındaki düzenin, kulları tarafından çeşitli fiillerle bozulması ve bunun kalıtım kanunlarına göre aşağıdaki nesillerde az da olsa görülmesinden ibarettir.
Hâsılı Allah bir erkek bir dişi yarattım diyor ve öyle de yapmıştır, çift cinsiyetli olan insanı da üreme kuralları çerçevesinde yaratan Allah’tır; ama o, üçüncü bir cins değildir, bir cinsin çeşitli sebeplerle arızlanmışıdır.
Eşcinsellik konusunda yıllardır ve bütün dünyada yapılan araştırmalar bir kütüphane oluşturur. “Doğuştandır, doğuştan değildir” şeklindeki iki karşıt tez, taraflarınca savunulmaktadır.
Benim tatmin olduğum ilmî açıklamalara göre eşcinsellik doğuştan (Allah’ın böyle yaratması sonucu) değildir.
Bu konuda gazetemizde 28 Haziran’da başlayıp birkaç yazılık devam eden önemli bir yayın oldu. Oradan kısa bir kısmını aktarayım:
Eşcinsellik doğuştandır yalanı nasıl ortaya çıktı?
Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada başta çocuk ve gençler olmak üzere toplumlar, LGBT aktivizminin propagandasına maruz kalıyor. Verilere göre eşcinsel eğilime sahip insan sayısında ciddi bir artış söz konusu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Zeki Bayraktar, Dr. Mustafa Merter, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Prof. Dr. Ahmet Akın ve Dr. Şöhret Karaduman, eşcinselliğin toplumların ikna edilmeye çalışıldığı gibi doğuştan olduğunu değil, sonradan meydana geldiğini ve eşcinsellik geninin olmadığını açıkladı.
Eşcinsellik doğuştan mı gelir, sonradan mı ortaya çıkar?
İslâm, dünya ve ahiret mutluluğu vermeyi sağlar iddiası, dünyada çektiğin dert mutsuzluk, ahiretin mutluluk kaynağı olması gibi ifadeler çelişki değil midir?
İslâm, dünyada ve ahirette herkesi mutlu edeceğini vadetmiyor. Dünyada Allah’ın iyi kulları da, çeşitli sebepler ve hikmetler dairesinde sıkıntılar yaşarlar; ama sabrederler, kulluklarını zedelemezler ve ahiret mutluluğunu kazanırlar. Dünyada dine uymadan veya dinsiz yaşayanlar kendi mutluluk anlayışlarına göre mutlu da olabilirler, mutsuzluklar ve sıkıntılar da yaşayabilirler. İslâm’ın dediği budur, yaşanan da budur, çelişki yoktur.
İslâm, ertelenmiş mutlulukların dini midir? Dünyamızı cehenneme çevirmiş midir? Milyarlarca gelmiş ve şu an yaşayan Müslümanlardan hiçbirinin duası kabul olmadı mı? “Müslümanları kurtar!” duasına hiç cevap verilmedi mi? Her Müslüman kötü müydü ki, dualar kabul olmaz, acılar devam edip gider?
Bu soruların içerdiği hükümler isabetli değil: İslâm, mensubunu her durumda mutlu eder, sevinçli zamanında şükreder, sıkıntılı zamanında sabreder, isyan etmez, “Neden ben?” demez, “Vardır bunda da bir hikmet veya kusurum” der, iman ettiği ve sevdiği Allah’tan af, rahmet ve rahatlık lütfetmesini bekler. Müminin dünyası asla cehenneme çevrilmiş değildir; iki hasta ziyaret edin, biri imanlı, diğeri imansız olsun, o zaman kimin dünyasının cehennem olduğunu anlarsınız.
Hem bireylerin hem de toplumun dertleri, sıkıntıları için yapılmış sayısız duanın müspet sonucu görülmüştür, görülmektedir. Duanın kendisi bir ibadettir, mümin dua ederken Rabbine en yakın durumdadır. İstediği sonuç hâsıl olmamış ise şöyle düşünmek doğru olur: Ya olmayışı başkalarıyla ilgili (onların isteme ve yapmalarına bağlı) olup onlar hür iradeleriyle istememişlerdir; bu durumda Allah birinin hatırı için diğerine baskı yaparsa bu defa onun duasını kabul etmemiş, ona irade hürriyeti tanımamış olur veya kul, aynı zamanda hakkında hayırlı olanı istemektedir ve istediği onun hakkında hayırlı değildir…