|
Abant II (2)

Abant''ta yapılan toplantı bir sivil toplum örgütü faaliyeti idi. Haksızlık, hukuka aykırı tasarruf ister devletten, resmi kurumlardan ve yöneticilerden gelsin ister resmi olmayan güç odaklarından gelsin bunun karşısına dikilmek, haksızlığa karşı güç birliği yapmak ve hak alınıncaya kadar güçsüzün yanında olmak evrensel bir erdem ve vicdani bir gereklilik olmanın yanında -henüz yeterli ölçüde olmasa bile- demokrat dünyanın ve uluslararası topluluğun da gündemine girmiş, "evrensel insan hakları devletinin" geçerli ve müeyyideli bir kuralı haline gelmiştir veya gelmek üzeredir.

İslamî geleneğimizde haksızlığa karşı dayanışmanın parlak örnekleri vardır. İslam''ın, Hz. Peygamber''den sonraki ilk devlet tecrübesinde Hz. Ebû Bekir halife seçilince şu konuşmayı yapmıştır: "Haksızlık eden güçlü de olsa bana göre zayıftır, onu hak çizgisine getiririm; haksızlığa uğrayan zayıf da olsa bana göre güçlüdür, onun hakkını -gücüne güvenerek- haksızlık yapan kimseden alırım. Ben hukuka (Kur''an''a ve Sünnet''e) uyduğum sürece bana itaat edeceksiniz, hukuktan saparsam bana itaat yoktur". Asırlarca sonra ortaya çıkan "sivil itaatsizlik" kavramı özü bakımından bu konuşmada mevcuttur. Hz. Ömer halife seçilince buna benzer bir konuşma yapmış, cümlenin ikinci kısmını söylerken cemaatten biri tarafından sözü kesilmiş ve "Sen hukuktan saparsan kılıçla yola getiririz!" denilmiş, halife bu tepkiden memnun kalarak Allah''a şükretmiştir. Hz. Peygamber''e (s.a.) henüz vahiy gelmemiş iken Mekke''de, yabancı, zayıf, kimsesiz olduğu için hakkı yenen, kendisine karşı haksızlık edilen kimseleri korumak, böyle zayıfların haklarını güçlülerden almak için bir yeminli topluluk (hilfü''l-fudûl) oluşturulmuş, kendileri de bu oluşum toplantısına katılmışlardı. Peygamberlikten sonra bu topluluktan övgüyle söz eder ve "Ne zaman çağırılsam böyle birliklere katılırım" derlerdi.

İki yıldır yapılan Abant toplantılarında ben biraz da bu hilfü''l-fudûl''ü görüyorum. Oraya gelenlerin tamamı aynı inancı ve hayat tarzını paylaşmıyorlar, fakat büyük çoğunluğu, Türkiye''de devlet eliyle olup biten şeylerin bir kısmının haksız olduğu, demokratik hukuk devleti ve insan hakları ilkelerine uymadığı hükmünde/değerlendirmesinde birleşiyorlar, bunu cesaretle duyuruyor ve tedbir alınması için çağrıda bulunuyorlar. Sivil toplumun, gerektiğinde sivil itaatsizliğin oluşmasına, halkın bilinçli hale gelmesine katkıda bulunuyorlar. Buna karşı, platforma katılan ve katılmayan bazı kimseler iki çeşit tepki ortaya koyuyorlar: 1. Devlet adına tasarruflarda bulunan kimselerin (seçilmiş veya atanmışların) bazan şaşar birer beşer olduklarını, tenkit ve direnmenin bunlara yönelik bulunduğunu unutarak -bundan gaflet ederek- tepkileri mücerret ve kendilerince kutsal devlete karşı saymak, bu yüzden olumsuz değerlendirmeler yapmak. 2. İtirazlar, tenkitler, talepler haklı bile olsa devletin içinde bulunduğu sıkıntıları, ona yönelmiş olduğunu varsaydıkları tehditleri ileri sürerek katlanmayı, hak talebini ve demokrasiyi askıya almayı tavsıye etmek. Bu iki davranış ve duruşun, haksızlıkları engellemek, halkın refah ve mutluluğunu sağlamak, devletin ve mülkün temeli olan adaleti gerçekleştirmek bakımından ne kadar zararlı olduğu ve kötü kullanıma açık bulunduğu izaha muhtaç değildir. "Haksızlığa alet edilen hak söz" vecizesi buna benzer durumlar için söylenmiştir. Devletin başta gelen vazifesi hakkı ve adaleti gerçekleştirmek, zulmü engellemektir. Devlet bunu yapmadığında kutsallığı bırakın saygınlığını da kaybeder. Tehditlere gelince, bunlara sübjektif tek taraflı ve yanlı değerlendirmelerle değil, objektif verilere dayalı, kamu vicdanının katıldığı bilgiler, hadiseler ve hükümler ile karar verilir. Karar verecek merci de halkın temsilcisi olan meclistir; bir kısım hakları ve özgürlükleri, sağlam tehdit verilerine dayanarak ve geçici olarak kısıtlayacak olan başka bir merci yoktur; olursa en hayati tehdit insan hak ve hürriyetlerine yönelmiş, bunlar keyiflere bırakılmış, spekülasyonlara açık hale getirilmiş olur.

25 yıl önce
Abant II (2)
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı