|
Hak verilmezse alınır

Sosyal güvenlik kanun tasarısı IMF''ye göre iyi, hükumetin konjonktüre ayarlı politikasına göre iyi, milli menfaat bakımından tartışmalı, tasarı ile doğrudan ilgili milyonlara göre kısmen de olsa kötü eksik, kazanılmış hakları elden alıyor... Taraflar tasarının iyiliğinde görüş birliğine ulaşamayınca her biri kendine göre iyi olanı kanunlaştırmak üzere harekete geçiyor, otorite ve güçlerini kullanmayı deniyorlar. Resmi gücü elinde bulunduran iktidar onu, sivil güce karşı uluorta kullanamıyor, iradesini güce dayanarak değil, ikna ederek, uzlaşarak gerçekleştirme yoluna gidiyor. Hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olduğu ülkelerde siyasi iradenin de, sivil şahısların da her istedikleri olmaz, hukukun dediği olur; bu ülkelerde hukuk denilince anlaşılan, devletin hukuku (siyasi iradenin çıkardığı mevzuaut) değil, hukukun devletidir; yani evrensel hukuka uygun mevzuattır, bu mevzuata tâbi olan, onu eksiksiz ve yansız uygulayan devlettir.

Çalışanların temsilcisi olan sivil toplum örgütleri (sendikalar) izinli izinsiz eylemlere başvurarak hak talebinde bulununca, hükumetin yapmak istediğinin haksız olduğunu ileri sürerek üretimden gelen gücü kullanma tehdidinde bulununca hükumet geriye adım atmak mecburiyetinde kaldı. Bu durum karşısında kimse çıkıp da "Siz devlete baş mı kaldırıyorsunuz, kanun yapma selahiyeti Meclis''e aittir, o ne yaparsa doğrudur, size düşen itaattir; çünkü Meclis ve hükumet ülülemirdir, ülülemre itaat dinimize göre de gereklidir..." demedi, deseydi de gülüp geçerlerdi. Sendikaların bu davranışları karşısında iktidarın ve medyanın takındığı tavır demokrasiye yakışan ve daima olması gereken bir tavır olmakla beraber bize göre saik demokratlıktan ziyade güçtür güç karşısındaki korku ve yılgınlıktır. Eğer böyle olmasaydı her haklı talep karşısında aynı tavrın sergilenmesi gerekirdi. Mesela sekiz yıllık temel eğitimin kesintili olması için ortaya konan, Kur''an ve din eğitiminde yaş sınırlaması yapılmasın diye gösterilen sivil çabalar da aynı şekilde karşılanır, milyonların sesine kulak verilir, demokrasinin temsil olduğu ilkesi unutulmazdı. İktidarlar din ve vicdan hürriyeti temelinde dile getirilen sivil taleplere kulak kapadılar, yalnızca belli çevreleri dinlediler. Niçin böyle yaptılar? Çünkü burası tam anlamıyla hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir demokrasi ülkesi değildi ve çünkü hakkın güce dayanılarak alındığı bir yerde, dinî taleplerini masum ve meşru eylemlerle ortaya koyan sivillerin güçleri yetersizdi; örgütsüz ve dağınık idiler.

Çalışanlarımız haklı iseler haklarını alsınlar, ancak bunu verenler güçten çekindikleri için değil, hakkı teslim ettikleri için versinler. O zaman başka hak taleplerinin de güce ihtiyaçları olmaz, haklarını alabilmek için haklı olmaları yeterlidir. Eğer hakkı alabilmek için daima korkutan güce ihtiyaç olacaksa vay bu milletin haline!


25 yıl önce
Hak verilmezse alınır
Uyku uyanışı hazırlar
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?