|
Oyuvermek koyuvermek

Bugüne kadar çoğu insanımızın yönetime katılması oyu verip koyuvermekten ibaret olmuştur. Koyuverilen vekillerin çoğu da kendi bildiğine daha doğrusu liderinin isteğine ve partinin menfaatine göre hareket etmişler, birinci hedefleri bir sonraki seçimde yine seçilmenin yollarını oluşturmak ve şartlarını hazırlamak olmuştur. Bu arada verilen sözler, edilen vaatler yerine getirilmemiş veya getirilememiş, bu vaatlere kanarak oy veren seçmenlerin takip etmek, işin içyüzünü öğrenmek ve hesap sormak gibi bir alışkanlıkları olmadığından vekiller tarafından kandırılmaları, her aczin, hıyanetin ve beceriksizliğin bir hikmet (!) veya yalan perdesi ile örtülmesi kolayca mümkün olmuştur.

Ülkemiz seçmenlerinin koyuvermekten başka ve biraz bunun da sebebi gibi duran bir kusurları da vekillerine ve liderlerine karşı besledikleri aşırı güvendir. Ahlakımızda insanlar hakkında iyi zan beslemek ilkesi vardır; ancak bu zandan ibarettir, aksi sabit olmadıkça geçerli olan değerlendirme böyledir. Aksinin sabit olması ihtimali ise daima var olduğundan seçmenin takip etmek, denetlemek, şüphe durumunda araştırmak hakkı ve ödevi de vardır.

Hz. Ömer halka elbiselik kumaş dağıtmış, kendisi de eşit miktarda kumaş almıştı. Kumaş bir kişiye elbise olmak için yeterli değildi. Halife, sırtında aynı kumaştan yapılmış bir elbise ile halkın karşısına çıkınca derhal hesap sordular, fazlasını nereden, nasıl aldığını açıklamasını istediler. Halife, oğlu Abdullah''ı çağırarak olup biteni anlatmasını söyledi, Abdullah "Ben hissemi babama verdim, o da elbise yaptırdı" deyince tatmin olup rahatladılar. Hz. Ömer gibi bir dürüstlük ve adalet abidesi hakkında elbette iyi zan besleniyordu, ama ne olursa olsun o da bir beşerdi, hatadan, günahtan beri (masum) değildi, şüpheyi celbedecek bir durum karşısında araştırma yapılmalı ve hesap sorulmalı idi.

Seçmenimizin üçüncü önemli kusuru takım tutar gibi parti tutmasıdır. Bu partizanlık onların gözlerini kör, kulaklarını sağır hale getirmekte, aka kara, karaya ak demelerine sebep olmaktadır. Siyaseti şahsi çıkarı için yapanlar, partilere bunun için girip çıkanlar amaçlarına ulaştıkları müddetçe partinin etlisine sütlüsüne karışmazlar; bu davranış ahlâki olmamakla beraber tutarlıdır. Ancak kendi menfaatini ülke ve ülkü menfaatinde görenler, temsilcilerine bunu gerçekleştirsinler diye vekalet verenler hem vekilleri hem de partileri birer araç olarak görmek ve değerlendirmek durumundadırlar. Partiler ve milletvekilleri amaca hizmetleri ölçüsünde değer kazanır, övgüyü ve korunmayı hak ederler. Hikmette kusur edenlerin ise gözlerinin yaşına bakılmaz, bakılmamalıdır.

Vasifesini yapan, aldıkları vekaletin hakkını veren parlamentoya ve milletvekillerine karşı dışarıdan bir müdahale, bir engelleme, bir baskı vukubulduğunda, oyu verip koyuveren seçmenlerin koruma ve destekleme vazifesini ihmal etmeleri en önemli kusurlarıdır. Demokrasilerde halk, koruma ve destekleme vazifelerini sivil toplum örgütleri aracılığı ile gerçekleştirir. Meclis''in irade ve tasarruflarına karşı demokrasi ölçülerine sığmayan bir müdahale asla kabul edilemez; böyle bir müdahale karşısında meclisin ve halkın hareketsiz kalmaları sistemin ölümü demektir. Kısa demokrasi tarihimizde bu öldürücü darbe defalarca alınmış, yeniden dirilme ise yıllarımızı alıp götürmüştür. Şimdi yeni bir meclis teşkil edilmektedir. Eğer millet yine oyu verip koyuverecekse, denetleme, hesap sorma, gerektiğinde koruma ve sahip çıkma vazifelerini yapmayacaksa, bunun için demokratik örgütlenmeye ağırlık vermeyecekse, kendi iradesini temsil eden meclise ambargo koyma cesaretini gösterenlere gerekli ders verilmeyecekse bir değil, bin seçim olsa emek de masraf da boşunadır.


25 yıl önce
Oyuvermek koyuvermek
Ecmaîn güzel bir sözdü
Kara dinlilerle milletin savaşı
Giderek artan eşitsizlikler ve Davos’tan çıkan umutsuzluk
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!