|
İslamcılık ve bayram

İlk yazımın ''Bayram'' gününe denk gelmesini kendim için hayra yorumlayarak ve bayram tadında sizinle hasbihal etmeyi dileyerek başlıyorum. Üstelik bu satırları ''Kadir Gecesi'' yazmak nasip oldu. Böyle olunca da omuzlarımdaki ağırlığın birkaç kat arttığını hisettiğim duygular içindeyim.

Ali Bulaç tarafından başlatılan ''İslamcılık'' tartışması, bu Ramazan''a damgasını vuran önemli bir gündem maddesiydi. Sağlıklı bir şekilde devam ettiğini de belirtmem gerekiyor. İslamcılık serüveninin içinden gelmeyen bazı kişilerin afaki değerlendirmeler ve işin özünü bilmediklerinden dolayı yaptıkları suçlamalar da eğer kasıtlı değilse bu tartışmaya katkı yapıyor. Onların da görüşü dışardan nasıl göründüğü anlamında yarar sağlar. Ve bugün gündemimizde olan Kürt Sorunu, Suriye, Arakan ve İslam Dünyası''ndaki diğer önemli gelişmeler ise bu tartışmadan bağımsız değil elbet. Düşünce yapımız ve tercihlerimiz, zaman tünelinde edindiğimiz bu kültürel, siyasi ve sosyal yaklaşımlarla şekilleniyor ve toplumsal, dini ve siyasi tavırlarımızı belirliyor.

Bu hikaye hepimizin bir parçasında yer aldığımız, tarihin akış hikayesidir.

12 Eylül askeri darbesinden sonraki ilk bayramdı. Lisedeydik. Bir grup arkadaşla birlikte ortaokuldayken kendisinden Kur''an okumayı öğrendiğim Ramazan Kayan Hoca''nın evine bayramlaşmaya gittik. Bayramın ve İslam dünyasının içinde bulunduğu sıkıntılar gündeme geldi. Üniversitede okuyan abilerden biri "İslam dünyası sıkıntı ve ızdırap içindeyken; Afganistan, Filistin, Keşmir, Açe ve Çeçenistan''da Müslümanlar zulüm altındayken biz nasıl neşe içinde bir bayram yapabiliriz?!." minvalinde sözler sarf etti. Bayram ve İslam dünyası algım o anda beynime hücum eden sorular yıllarca peşimi bırakmadan şekillenmeye başlamıştı. O Ramazan eve kapanıp Elmalılı Hamdi Yazır''ın 9 ciltlik Kur''an Tefsiri "Hak Dini Kur''an Dili"ni okuyup bitirmiştim. Osmanlıca''ya da o vesileyle ısınıp daha sonra ilerlettim. Bayram''dan sonra okumayı planladığım kitap ise Suriye İhvan-ı Müslimin liderlerinden Said Havva''nın ''İslam'' adlı eseri idi. Seyyid Kutub, Mevdudi, Hasan El Benna, Ali Şeriati, İmam Humeyni, Mütaharri, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, İsmet Özel, Ali Bulaç, Cemaleddin Afgani, Hikmetyar, Rabbani, Fadlallah, Bakır el-Sadr ve isimlerini saymakla bitiremeyeceğim bir dizi alim ve aydının eserleri hayatımıza girdi. Siyasi figürleri ise saymıyorum. Her birinin kitapları sırf Türkiye''de onbinler ve hatta yüzbinlerce satıldı, okundu.

Ve o bayramdan sonra 10''un üzerinde ülkede bayramı yaşamak nasip oldu bir şekilde. Irak, Arabistan, Azerbaycan, İran, Pakistan, Afganistan, Hindistan, Lübnan, Mısır, Bosna, Suriye bunlardan başlıcaları. En son geçen Kurban Bayram''nı Kırım''da geçirmek nasip oldu.

Bu 30 küsur yıl boyunca o belirttiğim ilk bayramdaki soruları içimde taşıyarak gittiğimiz o coğrafyalardaki kardeşlerimizle o günün sorunlarını konuşurken sevinçleriyle neşelendik, üzüntüleriyle hüzünlendik, ekmekten ve sudan da değerli olan yüreğimizdeki kelimeleri paylaştık. Çünkü, Hz. İsa (a.s.)''ın "İnsan sadece ekmekle doymaz, hakikatli bir söz de gıdadır" sözünü idrak etmiştik. Aradığımız yitik ümmet idi, birlikti, dirlikti. Gazzali''nin, İbni Arabi''nin, Mevlana''nın, Yunus''un ayak izlerini sürdüğümüzü, Kanuni''yi, Fatih''i, Selahaddin''i kavradığımızı farkettik.

Ekmeğin yanında kelimelerimiz paylaşılınca Ömer ve Ali hep birlikte aynı denize akan gür nehirlerin adı oldu.

Geriye dönüp baktığımızda o coğrafyalarda ve hatta kendi ülkemizde benzeri sıkıntılar devam ediyor gibi gözükebilir. Ancak, Ali Bulaç''ın tanımlamasıyla üçüncü nesil İslamcılar, bu sorunların çözümü yolunda bilinçlendi ve mesafe aldılar. Şimdi siyasetle, iktidarla ve zenginlikle imtihanın zor vebalini omuzlamış durumdalar.

Demem o ki İslam dünyasının içinden geçtiği sürecin aktörüdürler artık İslamcılar. Siyasi olarak zaafları, yanlışlıkları vardır ve olacaktır. Bilinç ise sağlam ve doğru istikamette şekillendiği müddetçe, yarınlarda, daha da ümitvar olacağımız gelişmelere tanıklık edeceğimiz bayramlar yaşayabileceğiz.

Ve "o nehirler" yeniden berrak akmaya başlayacak, Kadir Gecesi semaya dikilen gözlerde bunu gördük.

2006''da Telafer''deki ABD katliamından kaçıp Necef''e sığınan Türkmenleri ziyaret ettiğimizde, teneke barakaların içinde 45 derece sıcaklıkta hayat mücadelesi veren bir aileye misafir olduk. Şiidirler kendileri. Saatlerce hikayelerini dinleyip birlikte ağladık. Cebimizde ne varsa bıraktık. Evin delikanlısı şimdi Türkmen politikacıların önde gelenlerinden biri oldu ve Kuzey Irak''ta Türkiye''nin bir numaralı dostu. Küçük vesileler büyük hadiselere yol açar, bilemezsiniz.

Bugün, "Başbakan''ın eşi Emine Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davotoğlu''nun Arakan''da ne işi var?" diye soranlar, bu bilinci anlamayanlardır ve yarın için de bir sözleri yoktur.

Ve oralarda bayram sevinç içinde geçmezse burada biz de sevinç içinde olamayız, bu tartışmasız 1400 yıllık tecrübemizdir.

Bayramımız mübarek olsun.

٪d سنوات قبل
İslamcılık ve bayram
Bana arkadaşını söyle…
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!