|
Gündemdeki Tanpınar

Tanpınar, yaşayışıyla ve düşüncesiyle her ne kadar Cumhuriyet çocuğu olsa da zevkleriyle ve ilgi alanıyla bir Osmanlıdır.

2001 yılı Ahmet Hamdi Tanpınar''ın doğumunun 100. ve 2002 yılı da ölümünün 40. yıldönümüdür. Bu tarihlerde Tanpınar için oldukça yoğun etkinliklerin yapılacağını tahmin etmek kehânet sayılmaz. Kitapları daha bir gündeme gelecek, daha çok okunacaktır. Bir bakıma belli bir kesim Tanpınar''a "iade-i itibar"da bulunacaktır. Bunun hazırlıkları şimdiden başladı bile.

Yapı Kredi Yayınları, iki ayda bir yayımladığı edebiyat dergisi kitap-lık''ın son sayısını Ahmed Hamdi Tanpınar ağırlıklı çıkardı. Geçen yüzyılın bu en orijinal ve çok yönlü yazarı hakkında bir takım yazılar, yine onunla ilgili bir açıkoturum da yer almaktadır. Bütün bu yazı ve konuşmalar, Tanpınar''ın önümüzdeki yıllarda gündeme oturacağını gösteriyor.

Dergide ayrıca, Tanpınar''ın 1960 İhtilali''nden hemen sonra Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Suçüstü" başlıklı yazısı da yer almaktadır. Bu yazısında Tanpınar, Adnan Menderes ve Demokrat Parti hakkında ağır suçlamalarda bulunmakta ve "imdadımıza yetişen" orduya alkış tutmaktadır: "Ordumuz uyanıklığı ve iyi niyetiyle bu şenaatten, bu taaffünden milletimizi kurtardı." Ayrıca "Vazifenizi yaptınız, her zaman olduğu gibi bu sefer de vatan ve milleti, hem de tam zamanında kurtardınız!" diyerek askerlere teşekkür etmektedir.

Tanpınar''ın bu görüşleri zaten biliniyordu. Asıl şaşırtıcı olan, onun bu görüşlerine kırk yıl sonra mal bulmuş mağribî gibi sarılanların yeni bir şey keşfettikleri zehabına kapılmalarıdır. Onun bu doğrultuda yine Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir yazısı daha vardır. Keşke kâşiflerimiz onu da alıntılasaydı. Ayrıca mektuplarından da Tanpınar''ın koyu bir Halk Partili olduğunu biliyoruz. Onun bu yönünü çoğu yazılarından da çıkarabiliriz. 1953 yılında Demokrat Parti''den kopan bir takım milletvekili tarafından kurulan Millet Partisi''nin kapatılmasına çok üzülen Mehmet Kaplan''ı yatıştırmak için Tanpınar''ın Paris''ten gönderdiği bir mektuptan da anlayabiliriz bu konudaki görüşlerini. Şöyle der, Tanpınar sözkonusu mektubunda: "Ne oluyorsun be kardeşim? İyi kötü bir vatanımız var. Dışarıya karşı hür ve müstakiliz. O halde ne diye bedbin olalım ve lüzumsuz yere hayatımızı zehirleyelim. Bana öyle geliyor ki, biraz kulaklarını okşamak lâzım, hatta istersen çekmek! Evvela ihtiraslarının hududunu tayin edemiyorsun, sonra da tarihî realiteyi hiçe sayıyorsun. Sen bana Millet Partisi için mersiye okuyorsun. Zorladık mı, ya cemiyetimize, veya bütün insanlığa zarar veririz. Napolyon, Enver Paşa determinizmi zorlayan iki kişidir. Millet Partisi''ne ne üzülüyorsun? Kapanacaktı. Açılması hata idi. Türkiye''nin şartları bunu kaldırmazdı. Biz 1950''de ateşle oynadık. Bence, 27 senenin yalanına Adnan Bey kadar inanan kimse yoktur. Çünkü o diyordu ki, halk bir noktada kalıyor, çünkü o inkılaplar kâfi derecede zafer kazanmış, hayata hakim olmuştur. Olmamış, görüyoruz. Biz ki içimizde zıtların uçurumunu yaşıyoruz. Nasıl olur da dünyanın en meşru hakkı olan, dilinde dua etmeği bile kendimize yakıştıramıyoruz."

Tanpınar''ın okunmasının "milliyetçi ve muhafazakârlara" bırakıldığından dert yananlara şu soruları sormaya herhalde hakkımız vardır: Dün ve bugün kültürel iktidarı ellerinde bulunduranlar Tanpınar''ı niçin görmezden geldiler? Bıraktığı eserlerle kültür ve edebiyat dünyamız için vazgeçilmez olan bu dev yazara kırk yıldır acaba niçin ambargo kondu?

El-cevap: Tanpınar, yaşayışıyla ve düşüncesiyle her ne kadar Cumhuriyet çocuğu olsa da zevkleriyle ve ilgi alanıyla bir Osmanlıdır. "Eski şiiri seviyorum, fakat eskiyi sevenlerin çoğu ile anlaşamıyorum" diyen bu sarıksız, sakalsız ve de bıyıksız Osmanlı, "Eski şiirin tadı gittikçe beni daha fazla sarıyor. O kadar ki, divanlardan ayrı geçirdiğim zamana acıyacağım geliyor" der bir yazısında. Başta Beş Şehir ve 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi olmak üzere bütün makale ve yazıları, romanları, hikâyeleri onun bu görüşlerinin teyidi ile doludur.

Duyuş ve anlayış bakımından Yahya Kemal''in farklı bir versiyonu olan Tanpınar''a gerçekten "iade-i itibar" olunacak mı? Osmanlı devletinin kuruluşunun 700. yılı münasebetiyle görkemli bir şekilde kutlanması planlanan etkinliklerden son anda ikinci kez vazgeçilmesi, bu şüphemizi daha da artırıyor.

24 yıl önce
Gündemdeki Tanpınar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi