|
Sel ve Kum

Yazdıkları bir günde bayatlayan nice gazeteciler gelip geçmiştir. Onlar, geriye bir isim bile bırakamadan gündelik hayatın hay-huyu içerisinde enerjilerini harcayıp gitmişlerdir.

Yıllar önce ünlü bir gazeteci-yazarımızın beş-altı yıllık, ortalama 1000-1200 aded günlük yazılarının toplamını bir yayınevi adına kitaplaştırmak için günlerce okuyup karıştırmıştım da ortaya kitap örgüsünde istenilen bir şey çıkmamış, ancak birinci baskısı yapılan iki kitap yayımlanmıştı. Bu durum, o yazarın kendi sahasındaki eksikliğini değil, aksine kendi alanının ne kadar içinde olduğunu göstermektedir. Ömrü yirmi dört saat olan bir mevkutenin hakkını aktüel olayların anaforuna girerek bugün bile büyük bir performansla en iyi o yazar vermektedir. Pekiyi gazeteci, kendi köşesini ileride hazırlayacağı kitabın sayfası olarak mı kullanmalı? Eskilerin, -diyelim Ahmet Mithat Efendi, Cenab Şehabeddin, Muallim Naci vs,- Namık Kemal''in adı geçince dudaklarına iğreti bir gülümsemenin peyda olduğu rivayet edilir. Vatan ve hürriyet şairinin gazeteciliği ağır bastığı için. Yazdıkları bir günde bayatlayan nice gazeteciler gelip geçmiştir. Onlar, geriye bir isim bile bırakamadan gündelik hayatın hay-huyu içerisinde enerjilerini harcayıp gitmişlerdir. Matbuat tarihimizin yüz elli yıllık geçmişine şöyle bir baktığımızda, bazı yazarlar için gazete yazarlığı ve kitap yazarlığının birlikte yürüdüğünü görürüz. Yazarlıktan bir takım mecburiyetlerden dolayı gazeteciliğe bulaşmış olanlar olduğu gibi, gazetecilikten yazarlığa terfi edenler de vardır. Bu dönemdeki gazetecilerimiz aynı zamanda bir sanatkârdır, çünkü çoğunun bir tiyatro, bir hikâye, bir roman, bir şiir çalışması mutlaka vardır. İşe, bu alandaki maharetlerini ispat ederek başlamışlardır. Bu yazarlar, asıl yazmak istediklerine, bir takım sebeplerden dolayı yazmak zorunda olduklarını bitirdikten sonra sıra geleceğinin özlemi içerisinde yaşamışlardır. Tabii içinde bulundukları mekanizmanın törpüsüne dayanabildikleri ölçüde. Günlük bir gazetede yazmak zorunda kalan edebiyatçı yazarlar devamlı istediklerini yazamamanın sıkıntısını çekmişler, mecburiyetten aktüel konulara girmişlerdir. Müstear isimle gazete yazıları yazan Peyami Safa''nın "Server Bedii olmasa Peyami Safa aç kalırdı" sözü aslında gazeteciliğe bulaşmış bütün edebiyatçı yazarlar için de geçerlidir. Anlayacağınız ne onunla, ne de onsuz. Her ikisinin de ana malzemesi harfler, kalemler, kâğıtlar vs. olduğu halde kalıcılık ve iz bırakma bakımından edebiyatçı yazarlığın, sanatkârlığın mümtaz yerini kimse inkâr edemez. Nitelik-nicelik olarak bugün, bu iki sınıf arasındaki uçurum şüphesiz düne göre daha derindir. Getirisi bakımından gazetecilik şüphesiz daha kârlı ve çok paralı bir meslek ise de kalıcılık bakımından bir sabun köpüğü mesabesindedir. Çünkü bir gazetenin yirmi dört saat ömrü vardır. Bir yenisi çıktıktan sonra eskisi arşive kaldırılır. Ancak gerek görüldüğü zaman bir haber ya da fotoğraf için yeniden başvurulur.Bugün okur-yazar deyince sadece gazete okumak, günlük olayları takip etmek anlaşılıyor. Namık Kemal''e tebessüm eden yukarıdaki yazarlar bugün yaşasaydı her halde ya kahkaha atar, ya da büsbütün susmayı tercih ederlerdi. Bugünkü gazetecilik ortamında Namık Kemalleri mumla arıyoruz. Bütün bunları söylerken, Ahmet Haşim''in, adı fazla duyulmamış bir kişinin seyahat anılarını okuduğu sıralarda yazdığı bir gazete yazısında "Meslekten olmayanın bazen en hakiki sanat güzelliğine ne kolayca eriştiğini hayretle gördüm" demesini gözden ırak tutuyor değilim.

24 yıl önce
Sel ve Kum
Dudak ve kulaklar
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü