|
Terakkiden kaçan kim?

Yüz elli yıllık Batılılaşma maceramızın bidayetinden, Avrupa Birliği''ne aday gösterildiğimiz şu günlere kadar tartışılan, gündemden düşmeyen kavramlardan biri de ''terakki''dir. Terakki, yani ilerleme, gelişme, çağdaşlaşma vs. Bu kavramlarla ifade edilen rivayetler muhtelif de olsa, cümlenin maksûdu aynı.

Gerek Yirmisekiz Mehmed Çelebi''nin Avrupa Seyahatnamesi ile Mustafa Sami Efendi''nin Avrupa Risalesi''nde, ve gerekse Namık Kemal''in Londra gözlemlerini anlattığı Terakki isimli ve benzeri yazılarında dile getirilen, daha doğrusu özlemi çekilen düşünceler aşağı-yukarı şöyle özetlenebilir: Hayvanat bahçelerindeki mahlûkatın bolluğu, parlamento binasının, mekteplerin, hashanelerin görkemli görünüşü, arazilerin münbit ve mahsûldar olması, deniz ve hava trafiğinin kesafeti, Londra''nın sisi, Avrupa''daki din serbestisi, kadınların güzelliği vs. Bunların yanında Avrupa''nın, devri için şaşırtıcı genişlikteki ticari hayatından, İngiltere''deki deniz ticaretinin büyüklüğünden, matbaanın önemi ve okuyup yazmanın millî iktisat dengesinde oynadı rolden... bahsettikleri de oluyor.

Osmanlı''nın Avrupa''ya gönderdiği elçiler gittikleri yerlerin "sûret-i idaresini, nizâm-ı mülke dair kâffe-i hâlâtını, askerlik sahasındaki vaziyetleri araştırarak devlet-i aliyyeye bildirecek, maiyetlerinde bulunanlarsa orada ecnebi lisanları öğrenecek ve devletin işine yarayan bilgiler" tahsil edeceklerdi. Avrupa''ya bu amaçla giden elçilerin izlenimleri, Tanpınar''ın deyişiyle, "ecnebi dil bilmeyen, gezdiği yerlerin kültür hareketlerine yabancı bir adamın görebileceği" şeylerdir.

Sözü 25 Mart 1925 tarihli, Abdullah Cevdet''in başında bulunduğu İctihad dergisinde çıkan ilginç bir yazıya getirmek istiyorum. Terakkiden Kaçan Adam başlıklı İsmail Hakkı imzalı yazıyı okuyunca, yukarıda Osmanlı elçilerinin, aydınlarının ''terakki'' anlayışı ile cumhuriyeti hazırlayan, yahut cumhuriyetin hazırladığı kuşağın "asrîleşme" anlayışı arasında farkı görebiliriz. Yazının bizi ilgilendiren kısmı şöyle:

"İstanbul şehrine Gülhane Parkı''nı kazandıran şehremini günün birinde dahiyane bir fikre malik oldu: ''Parkın muhtelif noktalarına yeşil tahtalı, demir ayaklı kanepeler koyarım, yere oturmaya alışan, çamurdan ve tozdan kaçınmayan bu halka temizlik dersi veririm" dedi. Hakikaten yerde oturmak âdeti kanepeye oturmak adetine münkalib olursa, şarkta büyük bir tahavvül olacaktı. Ve her şeyi yere oturmak, yerde yemek, yerde içmek, yerde yaşamak ve yer için ölmek âdeti hep değişecek, yerlerden yüksek bir yerde oturmak, yerden yüksek yerleri sevmek, yerden yüksek yerlerde yemek, içmek, yerden yüksek yerlerde yaşamak ve yerden yüksek yerler için yaşamak âdeti teessüs edecekti...

Garib netice!..... Parkı ziyarete gelenlerden çoğunun kanepeye oturmak ihtiyacıyla gerçi ayakları yerden kesildi, fakat bunlardan hiçbiri kanepeye Avrupalı bir insan gibi oturamadı. Bilakis hepsi kanepeyi tahtadan bir yer farz ederek üzerine bağdaş kurdular!.. Bu suretle bu garip insanlar kanepeyi yere indiremeyince, yeri kanepenin üzerine çıkarmışlardı!..."

Halkın alışkanlığını bırak(a)maması karşısında zamanın şehremini Gülhane Parkı''ndan kanepeleri kaldırmış mıdır, bilmiyoruz. Bugün bile hafta sonları bir yerlere giderken, parklardaki kanepelere oturmadığımız için evlerimizden birer iklim alıyoruz. Yazının devamından terakki yolunda fazla bir yol kat edemediğimiz anlaşılıyor. Müellifimiz şöyle bitiriyor yazısını:

"Terakki bir emr-i cebrîdir. İnsan uzviyeti gereği terakkiye değil, itiyatlarını muhafazaya, alıştığı gibi yaşamaya müstaiddir. Cemiyette vücuda gelen her terakki uzviyetimizde derin ve elîm aksülamellerle yeni yeni itiyatlar hazırlar. Halbuki her yeni itiyat, yeni tefekkürler, yeni zhmet ve meşakkatlerle olur. Onun içini terakki, fiilen icrası güç olan bir şeydir. Şimdi terakkinin meşhur düşmanlarını görüyorum. Ve onlara sessiz ve velvelesiz bir lisanla diyorum ki: Ey kanepeye otururken mafsalları acıyan insan! Sen terakkinin zahmetlerine nasıl katlanacaksın?! Ey insan, terakki demek oturup dinlenmeden zahmet çekmek demektir. Terakki yalnız cehd ve elem ağacının meyvesidir. Yazık o lisana ve edebiyata ki terakkiyi bî-zevk gibi gösterir!.."

24 yıl önce
Terakkiden kaçan kim?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!