|
Müslümanlar tek millettir

Bu yıl nasip oldu, hac görevimi ifa etmek üzere Mekke-i Mükerreme’deyim. Bugün Cemerat’ta son kez şeytan taşladıktan sonra Kâbe’ye geçip Veda Tavafı’nı yapacağız. Bayramın son günü de nasip olursa Medine-i Münevvere’ye, Resullah’ı ziyaret edip dua etme fırsatımız olacak.

Hac ibadeti manevi ve fiziki yönüyle çok farklı bir ibadet. Hac ibadetinin faziletini, önemini anlatmaya şüphesiz bizim ilmimiz de dilimiz de yetmez. Ancak bir Müslüman ve gazeteci olarak gözlemlerimi aktarabilirim.

Koronavriüs salgını dolayısıyla iki yıldır hac ibadeti yapılamamıştı. Dolayısıyla iki yıl aradan sonra yeniden Kâbe’nin kapılarının hacı adaylarına açılması büyük bir heyecan oluşturdu. Gelen hacıların tamamında bu heyecan gözlemlenebiliyordu. Çok kıymet verip kaybettiğiniz bir şeye yeniden kavuşmanın heyecanından daha büyük bir heyecan içindeydi hacılar.

Tabii bu yıl yeniden hac ibadeti için izinler verildi ancak kısıtlamalar devam etti. 65 yaş üstü hacı adayları bu yıl hac görevini yerine getiremedi. Ayrıca kontenjanlar düşürüldü. Önceki yıllarda 3 milyonun üzerinde hacı adayı hac görevini ifa ederken, bu yıl 1,5 milyonun altında hacı adayı hac farizasını yerine getirebildi.

Hac meşakkatli bir ibadet olduğu için “Allah’ım! Hac yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır” diye niyet ederek hacca başlanır. İşte bu meşakkat, hac farizasının sadece maddi imkânlarla yapılan bir ibadet olmadığını ortaya koyuyor. Hac görevi boyunca birçok sohbet ve program gerçekleşti. Hepsinden şüphesiz feyz aldık. Ancak iki şey çok etkiledi beni.

Birincisi, Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafız Osman Şahin Hoca’nın Arafat’ta Peygamber Efendimiz’in Veda Hutbesi’ni okuması. Veda Hutbesi’ni lise yıllarından beri hep okurum. Ama Arafat’ta onu tekrar dinlemek bambaşka bir duyguydu.

İnsan nasıl etkilenmesin! 14 asır önce Allah’ın Resulü, “Ey Müslümanlar” değil, “Ey insanlar” diye başlıyor sözlerine ve bugün insanlığın yaşadığı bütün sorunların temellerine işaret ediyor.

Peygamber Efendimiz’in günümüze ışık tutan Veda Hutbesi’nden bazı ifadeler;

“Ey insanlar! Biliniz ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Bütün insanlar Âdem’den gelmiş, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur…

Biliniz ki bu şehriniz Mekke, bugününüz arefe ve bu ayınız zilhicce nasıl mukaddes ve dokunulmaz ise mallarınız ve canlarınız da aynı şekilde dokunulmazdır…

Câhiliye devrindeki her türlü ribâ (faiz) kaldırılmıştır, ayağımın altındadır…

Ne haksızlık edin ne de haksızlığa uğrayın…

Câhiliye devrinin kan davaları da kaldırılmıştır…

Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim… Kadınlar hususunda Allah’tan korkun ve onlara en iyi şekilde davranın…

Sözümü iyi dinleyin ve belleyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümanın malı, rızası olmadan diğer bir Müslümana helâl olmaz…

Sakın zulmetmeyin…

Herkes ancak kendi işlediği suçtan sorumludur. Baba oğlunun, oğul da babasının suçundan sorumlu tutulamaz…

Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız takdirde bir daha asla yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı Kur’ân’la Peygamber’inin sünnetidir.”

Bugün insanlık bu öğütlerden uzaklaştığı için ne yazık ki ciddi sorunlar yaşıyor.

İkinci en etkileyici an Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Vakfe duasıydı. O duaya “Âmin!” derken gözyaşlarını tutmak mümkün değildi. Duada Müslüman dünyasının içinde bulunduğu durum ve kurtuluş reçetesinin net mesajı vardı. Diyanet İşleri Ali Erbaş’ın duasının tekrar tekrar dinlenmesi, tekrar tekrar okunması gerekir. Sadece “Âmin!” demeyeceğiz, hacı kalabilmenin sırrı da o duada saklı.

Hac, hakikaten çok farklı bir ibadet. Dünyanın onlarca ülkesinden dilleri farklı, renleri farklı, simaları farklı ama kalpleri aynı, yüzbinlerce Müslüman maddî, manevî ve fizikî anlamda gerçekten meşakkatli olan hac ibadetini yerine getirmek için kutsal topraklara, Mekke-i Mükerreme’ye, Medine-i Münevvere’ye akın ediyor.

İhram giyerek, bütün dünyalıkları geride bırakarak, kimseye üstünlük taslaman, ayırımcılık yapmadan, kibir ve makamlarını ayaklar altına alarak, yardımlaşmayı en üst düzeyde yaparak, Beytullah’a, Allah’ın evine, Kâbe’ye yöneliyor.

Hac ibadeti, mânâsıyla ruhuyla, yapılış şekliyle, sembolleriyle Müslümanların tek millet olduğunun en net göstergesidir.

Bayramınız mübarek olsun…

#Mekke-i Mükerreme
#Medine-i Münevvere
#hac
2 yıl önce
Müslümanlar tek millettir
Siyasette yumuşama: Mümkün mü?
Genç kimdir?
Başkan Erdoğan soykırım davasının müdahili olarak ABD’ye gidecek mi?
Özgürlüğün otoriterliği karşısında Filistin taraftarı öğrenciler
Gazze ışığında üniversitenin misyonu