|
Başbakana mektup (İstenen Devlet -2)

Başbakan Erdoğan dün TESK toplantısında küresel krizle ilgili çarpıcı tespitlerini açıkladı:

1-Sınırsız kazanma hırsı, sınırsız kâr etme tutkusu, kazanmak için her yolu mubah görme anlayışının bir sonucu ile küresel kriz ortaya çıkmıştır.

2-Sigorta şirketleri, finans kuruluşları, BANKALAR hiçbir sınır tanımadan, hiçbir kural tanımadan kazanmak istiyor ve bunu gerçekleştirmek için de her yola başvuruyorlar.

Sayın Başbakanım bu cümleleriniz ne kadar doğru bir bilseniz. Ama maalesef bu tespitleriniz asıl şimdi bizim ülkemiz, Türkiye için oluşmaktadır. Küresel krizde ve sonrasında bankaların peş peşe kâr rekorları kırması ve aynı zamanda Türk Halkının banka şikâyetlerinin artması tam da bu tespiti doğrulamaktadır.

Türkiye''de bankaların eriştiği güç ile oluşan mağduriyetler Türk Halkını şimdi krizin eşiğine getiriyor.

Sormadan açılan ek hesaplar, tefecide olmayan faizler, hesap işletim ücreti, bakiye bile sorarken siz bilmeden alınan ücretler, haberiniz olmadan sigorta edilmeniz ile hesabınızdan yapılan kesintiler.

İnanın saymakta sıkıntı yaşıyorum.

Sayın Başbakanım 2005 sonrası nerede ise her işlemi bankalar üzerinden mecburi kıldınız. Ama bu mecburiyet sonucu bankaların kucağına düşen vatandaşlarınız 1 lira, olmadı 5 lira, hatta 50-70 liralar gibi hiç bilginiz olmadan bankalara ödemeye mahkum olmuştur.

Mahkemeler yasaklıyor ama bu kararlar emsal teşkil etmiyor. Sistematik olduğunu düşündüğüm bir Millet soyulması yaşıyoruz ülkemizde. Lütfen inceleyin-inceletin.

Bankaların lobisi çok güçlü ülkemizde.

Günlerdir bankaların bu ilginç mağduriyetlerini Yeni Şafak sayfalarında yazıyoruz. Ama duyuyoruz ki yine açılan soruşturmalar bankalara değil, onların oyununa alet olan yerlere.

Kim neden, nasıl koruyor bankaları ki bu kadar mağduriyet oluşuyor?

***

Referandum sonrası asıl mesajın Hükümete olduğunu dünkü yazımdan sonra tekrarlıyorum. Vatandaş eşitlik, hukuk istiyor.

Derin devlet ne ise

Derin sermaye de o

Mesela ''Kimse mahkeme kararı olmadan suçlu olamaz'' diyoruz. Ama Ekonominin üst kurullarındaki 5-7 kişi geçici de olsa suçlayıp yaptırımlar uygulayabiliyor. İnsanın çalışma hakkını bile 7 kişi kaldırabiliyor. Bu mu hukuk?

Sonucunda herkes üst kurulların esiri oluyor ve ses çıkaramıyor. Ben çıkaracağım, bağırmaya devam edeceğim. Hukuk, eşitlik diye…

Bağımsız üst kurullar gözden geçirilmeli ve bağımsızlıklarına ek olarak onlara sorumluluk da verilmeli.

***

Bursaspor ile Trabzonspor süper kupa finali 08 Ağustos günü Atatürk stadında oynandı. Hiç dikkat ettiniz mi?

Protokol tribününde TMSF ilişkili Cavit Çağlar yer alıyordu. Cumhurbaşkanı Gül de o protokoldeydi. Benim içim sızladı.

Oysa TMSF eski Başkanı Ahmet Ertürk Cumhurbaşkanı Gül''ün ekonomi danışmanı. Ama Halis Toprak ele alınırken evliliği hakkında bile kamu vicdanı rahatlatılıyordu.

Bu mu eşitlik?

Bu devlet beni rahatsız ediyor.

***

Bu ülkede baklava çalan çocuklar hapis cezası alıyorken ülkeyi soyanların protokolde yer almasını kabul edemiyorum.

Bankalar karşısında vatandaşın bireysel bırakılmasını kabul edemiyorum.

Başbakan''ın sözlerinden sonra küresel krize giden yolun tam içinde olduğumuzu görünce KORKUYORUM.

14 yıl önce
Başbakana mektup (İstenen Devlet -2)
Muhafazakâr öfkeyi Erdoğan’a kim yöneltti?
İnsafsız takas!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı