|
Param olsa ne yapardım?

Paramın olması için önce çalışmam gerekir. Ama çalışırken de param olunca o parayı nerede, nasıl en verimli değerlendireceğimi düşünmem gerekir. Yani kazanç ile yatırımı aynı süreçte düşünürsem çok daha başarılı olabilirim.

Biliyorsunuz ki, son günlerde yeniden bankaların halkımıza haksızlıkları üzerine yoğun şekilde eğiliyoruz. Biz ne kadar bu olayların üzerine eğiliyorsak bir o kadar da karşı karartma hareketinin geldiğini görüyoruz.

Israrla haklı olarak aldıkları komisyon ve ücretleri öne sürüp "Ne var ki Avrupalı bundan daha fazlasını alıyor" diyorlar. Ama ben;

1-Vatandaşa bilgi vererek alınan komisyonlardan daha ziyade vatandaşın bilgisi ve isteği dışında soyulmasına karşı çıkıyorum. Mesela talep edilmemiş olmasına rağmen emrivaki kredi kartı yollanmasına, ek hesap açılıp üzerine bir de sigorta yapılıp soyulmasına karşıyım. Kredi şu kadar deyip zaman ve para harcayıp tam krediyi alacakken "Bir de şu masrafı ödemelisiniz" diyorlar ya; soygun değil mi yani?

Kısaca ben bu noktada yüksek ücretleri değil, bir tüketici olarak vatandaşın size emanet ettiği parayı onun haberi olmadan bankalar tarafından alınmasına karşı çıkıyorum.

2-İkinci mesele ise yüksek ücretler olabilir. Ama bu ikincil bir sorundur. Mesela Sayın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan''ın da değindiği EFT ücretlerinin yüksekliği, "Taksi ile gidilse daha ucuz" diyor. Bu ücrete hiç karşı değilim. Ama parasal işlemleri bankalar üzerinden yapma zorunluluğu yasadan kaldırılır ise. Yani yasal olarak bankalara mahkum edilip ardından "bankalar soygun gibi ücret alıyor" diyemeyiz.

Şimdi yeniden belirteyim. Bankalar milleti soyuyor ve bu soygunu hiçbir kurum sahiplenmiyor. Ne Merkez Bankası, Ne BDDK, ne de Bankalar Birliği.

Ücretleri demiyorum.

Müşterinin bilgisi olmadan veya sıkıştırılarak alınan haksız ücretler hakkında söylüyorum. İstemeden kapınıza bırakılan kredi kartlarından kesilen ücretlerden, başvurunuz olmadan açılan ek hesapların üzerinden yapılan kesintilerden, kredi için son noktada karşınıza çıkartılan ek ödemelerden bahsediyorum.

Ama bir de "neden bu davalar emsal kabul olmuyor da her müşteri ayrı ayrı mahkemelere başvurmak zorunda kalıyor" anlamıyorum...

Hatta haksızlığa uğramış Türk tüketicisi neden Merkez Bankası ve BDDK''ya dava açmasın ki?

Ya biz ne yazıyorduk, nereye geldik! Paramız olsa ne yapacağımızı yazacaktık. Doğaldır ki bu günlerde bankalar fazla faiz vermiyor. "Faize değil de paramı yatırım fonlarında değerlendireceğim" diye düşünüyorsanız işiniz daha vahim. Bu ülkede kurumsal yatırımcılar müşterilerin değil asıl kendilerine çalışırlar.

Nereden mi çıkarıyoruz bunu: Bakın mesela faize dayalı fonların çoğu devlet tahvilinin getirisinin bile çok altında kalıyorsa, hisse senedine yatırıyorum deseniz borsa endeksinin bile çok altında kazanca razı olabiliyorsunuz. Hatta öyle yatırım kurumları var ki bırakın para kazanmayı kurumsal yatırımcıların elinde paranız eriyebiliyor.

Eeee bu noktada paramız olsa ne yapacağız?

En iyi cevabı sanırım bankaların başındaki en üst kurumun başkanı olan BDDK Başkanı Tevfik Bilgin açıkladı.

Bilgin, Star gazetesinden Hüseyin Özay''a söylediğine göre "Param olsa banka kurardım" demiş.

Türkiye''de bu haliyle ben de bu söze imzamı atmaz mıyım? Kurduğumuz düzen bu, Bakan bile şikâyet ediyorsa, nasıl yapılmaz bu iş!!!

14 yıl önce
Param olsa ne yapardım?
Yaban
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü